Yapay Zeka, zeki ama bilinçli bir varlık değil!

10 - Eşitsizliklerin Azaltılması12 - Sorumlu Üretim ve Tüketim16 - Barış Adalet ve Güçlü Kurumlar17 - Amaçlar İçin Ortaklıklar3 - Sağlıklı ve Kaliteli Yaşam5 - Cinsiyet Eşitliği

Haydi Tut Elimi Rehabilitasyon Eğitim ve Yardım Derneği, bir kez daha ‘İnciler Gülsün Diye’ önemli bir program düzenledi. Dernek gönüllüleri, ‘Nevzat Tarhan ile Sohbet Saati’ ve kahvaltı programında bir araya geldi. “Yapay Zeka Çağında Aile” başlıklı söyleşide Tarhan, yapay zekanın hem fırsat hem risk taşıyan bir araç olduğunun altını çizdi. Hangi amaçla kullanılırsa yapay zekanın ona hizmet edeceğini belirten Tarhan, bir uyarı olarak da ‘Bu zeki bir dijital varlıktır ama bilinçli değildir.’ uyarısının yazılması gerekliliğini vurguladı. 

Üsküdar Üniversitesi NP Sağlık Yerleşkesi sosyal alanında ve İbni Sina oditoryumunda gerçekleşen programa Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Haydi Tut Elimi Rehabilitasyon Eğitim ve Yardım Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Türker Tekin Ergüzel, Rektör Danışmanı, Dernek Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İsmail Barış, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Kaynak, Dernek Genel Sekreteri Ayşe Banu Güngenci, Sağlık Faaliyetleri Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Fatma Turan başta olmak üzere Üsküdar Üniversitesinin akademik ve idari kadrosu, dernek üyeleri ve hayırseverler katıldı. 

Kahvaltıda bir araya geldiler

Kahvaltı programı kapsamında bir araya gelen dernek gönüllüleri keyifli anlar geçirdi. Bulundukları desteklerle, çocukların hayatlarına umut olmaya devam etti. Kahvaltı programının ardından İbn-i Sina oditoryumuna geçildi. 

Müzik dinletisi ilgiyle dinlendi…

Program kapsamında Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu Keman Sanatçısı Dr. Mithat Arısoy, İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi Demet Tuncay, Kanun Sanatçısı Hande Elmacı ve Perküsyon Sanatçısı Mirat Can Erdem, müzik dinletisi gerçekleştirdi. 

Katılımcıların da eşlik ettiği dinletide keyifli anlar yaşandı. 

Prof. Dr. İsmail Barış: “Derneğimiz gönüllülük esasıyla büyük bir emek veriyor”

Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı, Haydi Tut Elimi Rehabilitasyon Eğitim ve Yardım Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İsmail Barış, programın selamlama konuşmasını gerçekleştirdi. Barış; “Bir dönem Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü görevini yürüttüğüm dönemde, çocuk evleri uygulamasına geçtiğimiz yıllarda Nevzat Hocamız ve arkadaşlarıyla tanıştık. O dönemde Mutlu Yuva Derneğiyle Türkiye’de çocukların koğuş tipi binalardan çıkıp apartman dairelerinde, toplumla iç içe yaşamalarına öncülük ettik. Daha sonra Üsküdar Üniversitesinde görev aldım ve burada yine onun öncülüğünde kimsesiz ve yardıma muhtaçlara el uzatan Haydi Tut Elimi Derneği ile karşılaştım. Üniversite çatısı altında böyle bir oluşumun bulunması gerçekten örnek teşkil ediyor. Derneğimiz gönüllülük esasıyla büyük bir emek veriyor ve görünmeyen kahramanlarıyla topluma değer katıyor. Bir garibin başını okşamak, onun derdiyle dertlenmek dünyada değilse de ahirette büyük bir karşılığa sahiptir. Bu yolda emek veren herkese şükranlarımı sunuyorum.” ifadelerini kullandı. 

Ayşe Banu Güngenci: “Her çocuğun bir değer olduğuna inanıyoruz”

Haydi Tut Elimi Rehabilitasyon Eğitim ve Yardım Derneği Genel Sekreteri Ayşe Banu Güngenci, program kapsamında dernek çalışma ve faaliyetlerini konu alan sunumunu gerçekleştirdi. Güngenci, derneğin kuruluşundan bu yana yaptıkları çeşitli faaliyetleri ayrıntısıyla anlattı. 
2010 yılında bir grup gönüllü arkadaşımızla birlikte ‘Bir çocuğun elinden tutabilirsek bir hayat değişir.’ düşüncesiyle yola çıktıklarını ifade eden Güngenci, “Haydi Tut Elimi Derneği olarak 0-18 yaş arasındaki çocuk ve gençlerin korunması, ruhsal dayanıklılıklarının güçlendirilmesi ve yeniden topluma kazandırılmaları için çalışıyoruz. İhmal, istismar, şiddet gibi zorluklar yaşayan çocukların yeniden güvenle hayata tutunmaları bizim en büyük hedefimiz. Her çocuğun bir değer olduğuna inanıyoruz. Onların umutlu, üretken ve özgüvenli bireyler olarak yetişmeleri için çabalıyoruz. Dayanışma temelli bir sosyal yapı kurarak hem çocuklara hem ailelerine rehberlik ediyoruz. Vizyonumuz, yaşadıklarının yükünü değil gücünü taşıyan gençlerle Türkiye’nin yarınlarını güvence altına almak. Kısacası Haydi Tut Elimi Derneği olarak her çocuğun güvenle, umutla ve onurla geleceğe yürüyebildiği bir toplum için var gücümüzle çalışıyoruz.” şeklinde konuştu. 

Açılış konuşmalarının ardından Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Haydi Tut Elimi Rehabilitasyon Eğitim ve Yardım Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Gazeteci Şaban Özdemir moderatörlüğünde “Yapay Zeka Çağında Aile” konulu söyleşi gerçekleştirdi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Gönlü kırık insanlara dokunmak ilahi rızaya dokunmaktır”

Travmalardan en çok çocukların etkilediğini belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Travma çağında yaşıyoruz. Bu kadar çok travmanın yaşandığı bir dönemde en çok etkilenenler ne yazık ki çocuklar oluyor. Dezavantajlı çocuklar bu zorlukların sınavını verirken diğer insanlar da yardım edip etmemenin sınavını yaşıyor. Bu yüzden bu mesele yalnızca devletin değil hepimizin ortak sorumluluğu. Gönüllülük ve adanmışlıkla yürütülmesi gereken bir hareket bu. Bugün burada bulunmak da aslında bir tesadüf değil, bir nasip. Çünkü bu çocuklara yardım etmek aslında kendimize yardım etmektir. Gönlü kırık insanlara dokunmak ilahi rızaya dokunmaktır. Günümüzde en büyük sığınak aileydi ama orada da ciddi bir kriz yaşanıyor. Toplumu koruyan üç temel norm vardır. Birincisi yasalar, ikincisi sosyal normlar, üçüncüsü ise ailedir. Ne yazık ki yasal düzenlemeler ve sosyal normlar küresel rüzgarlar karşısında zayıfladı. Aile de artık aynı şekilde koruyucu bir güç olamıyor. Her çocuğun elinde bir akıllı telefon var. Bu durumda aile, son sığınak olma özelliğini de yitiriyor. Bunun sonuçlarını ise suça sürüklenen çocuklarda, artan şiddet olaylarında ve toplumsal kırılmalarda net bir şekilde görüyoruz.” diyerek sözlerine başladı. 

Yapay Zeka: Hem ciddi bir tehdit hem de büyük bir fırsat…

Yapay zekanın hangi amaçla kullanılırsa ona hizmet edeceğini belirten Tarhan; “Aileyi güçlendirmek her şeyden önemli. Bu noktada yapay zeka hem ciddi bir tehdit hem de büyük bir fırsat olarak karşımıza çıkıyor. Ancak yapay zekayı sanık sandalyesine oturtmamak gerekir. Çünkü tıpkı teknoloji gibi yapay zeka da niyete bağlı olarak faydalı ya da zararlı hale gelebilir. Hangi amaçla kullanırsanız ona hizmet eder. Matbaa insanlık tarihinde nasıl bir devrim yaptıysa yapay zeka da benzer bir dönüşüm sürecini başlattı. O halde bu değişimi karşımıza almak yerine rüzgarını arkamıza almalıyız. Uçurtmayı uçuran rüzgâr değil rüzgara karşı alınan doğru pozisyondur. Yapay zekaya karşı da doğru pozisyon alırsak bizi güçlendirir. Yanlış pozisyon alırsak savruluruz. Bu nedenle hepimizin dijital beceriler geliştirmesi, dijital okuryazarlık konusunda kendini donatması son derece önemli.” ifadelerini kullandı. 

“Bu zeki bir dijital varlıktır ama bilinçli değildir…”

Yapay zekanın zeki ama bilinçli olmadığını söyleyen Tarhan; “Yapay zekanın kontrolünü ona bıraktığınız anda size çocuk muamelesi yapmaya başlar. Aslında yapay zekanın üzerine bir uyarı gibi ‘Bu zeki bir dijital varlıktır ama bilinçli değildir.’ yazmak gerekir. Çünkü insanlar özellikle ruh sağlığı kırılgan olanlar ya da ergenlik dönemini tamamlamamış gençler, yapay zekayı bilinçli bir varlık sanabiliyor. Hatta literatürde yapay zekanın tetiklediği psikolojik halüsinasyonlar ve akıl sağlığı sorunlarına dair 15-20 vaka yer alıyor. Bununla birlikte yapay zeka bilgiye ulaşmada büyük kolaylık sağlıyor. Eskiden bir konuyu araştırmak için binlerce kitap taramak gerekirken şimdi bir soruyla tüm literatürü önünüze getirebiliyor. Bu da ciddi bir avantaj. Ancak her teknolojide olduğu gibi burada da riskler var. Hedefini bilen, ne aradığını bilen insanlar için yapay zeka güçlü bir araç ama yönsüz, kararsız ya da psikolojik olarak kırılgan bireyler için ciddi bir tehlike oluşturabilir. Bu nedenle gelecekte yapay zeka kurbanları kavramını daha sık duymaya başlayacağız gibi görünüyor…” şeklinde konuştu. 

“Empati, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri” 

Yapay zekanın empati duygusuna sahip olmadığına dikkat çeken Tarhan; “Duygusal zekası gelişmiş insanlarda empati özelliği vardır. Yapay zeka için empatiyle ilgili bir program yaparlarsa işte o zaman gerçekten dikkatli olmamız gerekir. Çünkü beyindeki duyguların matematiksel modellemesini çıkarıp bunu bilgisayara yükleyebilirlerse o zaman bizim zihnimizi okuyabilir hale gelirler. Ne düşündüğümüzü tahmin edebilirler. Zihin teorisi dediğimiz tam da budur. Bunun testleri var. Özellikle otizmde tanı koyarken bu testlerden yararlanıyoruz. Kişinin empati yeteneği var mı, yok mu? Hikayeler üzerinden değerlendiriyoruz. Birkaç basamaklı testlerle ölçüyoruz. Bu tamamen insana özgü bir özellik. İnsan dışında hiçbir canlı, zihin teorisi üretemiyor. Bir de teori teorisi diye bir kavram var. Teori ürettikten sonra o teoriye karşı bir teori üretiyorsun. Yani karşındaki ne düşünüyor sen ne düşünüyorsun bunları varsayarak iletişim kuruyorsun. Bu insanı diğer canlılardan ayıran en temel özelliklerden biri. Bilgisayarın bunu taklit etmesi şu anda mümkün görünmüyor. Yani bu yönüyle dijitalleşme sınırına takılıyor. Dijitalleşebilen şeyleri yapabiliyor ama dijitalleşemeyen, insana özgü bu yönleri yapamıyor. O yüzden yapay zekadan korkmamak gerekiyor. Asıl dikkat etmemiz gereken yapay zekanın çocuklar üzerindeki etkisi. Çocukların yapay zekaya, dijital dünyaya kendilerini kaptırmamaları gerekiyor. Mesela İsveç ve Norveç bu konuda yasa çıkardı. 3 yaşına kadar çocuklara kesinlikle akıllı telefon verilmemesi gerekiyor. 3 yaştan sonra da 10 yaşına kadar günde sadece bir saat kullanım izni var. Bizde ise hala tartışma aşamasında.” dedi.

“Devletin bu tür projelere zaman ve bütçe ayırması gerekiyor”

Aile arabuluculuğu sisteminin yürürlüğe girmesi gerektiğine dikkat çeken Tarhan; “Bu sene Aile Yılı ilan edildi. Tabi aile bir senede oluşmaz. Aileyi sadece PR çalışmalarıyla ya da tanıtım faaliyetleriyle koruyamayız. Aile ancak projelerle, insanlara dokunan çalışmalarla korunur. ‘Family Refresh’ adını verdikleri bir programla, anne, baba ve çocukların hafta sonu bir araya gelip otelde kaldıkları, aile içi iletişimi güçlendiren eğitimler veriliyor. Henüz büyük bir problem ortaya çıkmadan, aileler bu eğitimden geçiyor. Böyle projelerle aileyi koruyabiliriz. Devletin bu tür projelere zaman ve bütçe ayırması gerekiyor. Uzmanlar eşliğinde seminerler, toplantılar yapılıyor soru cevaplarla birçok problem çözülüyor. Bu tarz uygulamalara ciddi ihtiyaç var. Hafta sonu otelde ya da başka bir yerde konaklanarak gerçekleştirilen bu programlara katılan aileler, sorunlarını mahkemeye taşımadan çözme imkanı bulabiliyor. Çünkü iş artık avukata, karakola, mahkemeye taşındıktan sonra geri dönüş çok zor oluyor yüreğimiz yanıyor. Ben yıllardır aile arabuluculuğu sistemi kurulmalı diyorum. Ticari arabuluculuk kuruldu, yüzde 70 başarı sağladı. Kira arabuluculuğu kuruldu, işe yarıyor. Peki neden aile arabuluculuğu hala kurulmadı? Bunu her fırsatta dile getiriyorum.” ifadelerini kullandı. 

“Yapay zekayla etkileşimde olan kişinin farkındalığı yüksek olmalı”

Yapay zekanın kişiyi överek etkisi altına alabileceğini belirten Tarhan; “Narsist bir insan yapay zekaya girip birkaç soru sorsa, kendine çanak tutan sorular yöneltse, yapay zeka onu hemen övmeye başlar. ‘Geçmişte şunu yaptım, bunu başardım.’ gibi ifadelerle kendini anlattığında yapay zeka da ‘Evet, sen çok başarılısın, şunları da yaptın.’ diyerek abartılı bir şekilde övgü ihtiyacını besler. Böylece kişi farkında olmadan yapay zekaya duygusal olarak bağlanır. Bu durum psikolojik savaşta kullanılan bir manipülasyon taktiğidir. Bir kişiyi sürekli överek onu yükseltirler ardından düşme korkusuyla kontrol ederler. Medya da bunu zaman zaman bu şekilde yapar. Önce över sonra o övgüleri kaybetme korkusuyla kişiyi yönlendirir. Benzer bir durum güç ve servetle de ilgilidir. Zenginleştirir, zenginleştirir, sonra köleleştirir. Yapay zeka da bunu bilgiyle yapıyor. Kişiyi överek etkisi altına alabiliyor. Bu nedenle yapay zekayla etkileşimde olan kişinin farkındalığı yüksek olmalı. Yapay zeka hem insanlığın bilgeleşmesine hizmet edebilir hem de kırılgan bireylerin sayısını artırabilir. Herkesi değil ama özellikle kırılgan kişilik yapısına sahip bireyleri etkileyebilir.” diyerek sözlerini sonlandırdı. 

Düzenlenen program toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi. 

 

 

Paylaş
Oluşturulma Tarihi21 Ekim 2025