Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Bediüzzaman Said Nursi’nin vefat yıldönümü dolasıyla düzenlenen ‘Be’ konulu panele katılım sağladı. Çevrimiçi gerçekleşen programda depremin travmatik etkisinden bahseden Tarhan, “Kişi travma yaşadıktan sonra travmaya bakış açısı eğer doğruysa o travmanın tehdit boyutuna değil de fırsat boyutuna bakarak büyümeye başlar.” dedi.
“Şok döneminden sonra, anlamlandırma dönemi başlıyor”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Deprem bölgesindeki insanların birincil travma yaşadığını, deprem bölgesi dışında bulunan insanların ise ikincil travma yaşadığını ifade etti. Tarhan, deprem sonrası şok döneminin etkileri sonrası oluşan anlamlandırma dönemine yönelik bilgiler verdi. Tarhan, “Tramva sonrası anlamlandırma genellikle 2 – 4 haftadan sonra tavsiye ediliyor. Kişinin kapasitesine göre daha erkende olabiliyor ama 2 – 4 haftadan önce anlamlandırma yapmak, bireye acı çektirir. Beterin beteri var, gibi söylemler oradaki, acı çeken insanları o anda hiç anlamamış oluyor, hiç empati yapmamış oluyor. Çünkü acı çeken insanın o andaki ihtiyacı yalnız olmadığını hissetmek, duygularının paylaşıldığını hissetmesidir. O kadar acı yaşayanlar oluyor ki, beyin aşırı kortizon salgıladığı için kortizonu tetikleyen anksiyete olduğundan beyin bloke oluyor, boş boş bakıyor. Beyin yeni bilgi girmesini durduruyor. Bırak anlam katmayı, dağılmamak için yeni bilgi girmesini durduruyor ve beyin o anda kendini korumaya alıyor. Dağılma olmasın diye öyle bir durumda kişiye gidip de kader gibi yahut da teselli gibi iyi niyetli söylenen sözler, o kişilerin daha çok acısını arttırıyor. Bu şok döneminde 2 – 4 haftadan sonra artık anlamlandırma dönemi biter. Ondan sonra olayın görünür sebepleri nelerdir, görünmeyen sebepler nelerdir, maddi sebepler nelerdir, manevi sebepler nelerdir, bunlar daha sonra ele alınmaya çalışılır.” şeklinde konuştu.
“Belirsizlik kişinin bir nevi sınavıdır”
Prof. Dr. Tarhan; “Dini başa çıkma yönteminin en güzel örneğini Risale-i Nur’da görüyoruz. Hastalar risalesindeki o başa çıkma yöntemleri anlatırken aslında musibetlerin, doğal afetin iki boyutu var. Biri tehdit boyutu, ikincisi de fırsat boyutudur. Yer bilimciler hep tehdit boyutuna odaklı, neler olabilir diye konuşuyorlar. İnsanların kaygısını daha da arttırıyorlar, ruh sağlığını daha çok bozuyorlar. Hâlbuki kanıta dayalı konuşmaları lazım, yerin şurasında şu var, şu kadar enerji birikti, o biriken enerji muhtemelen şu kadar zaman içinde ortaya çıkar. Matematik modellemesini yapıp, o kadar zaman içerisinde bu kadar deprem yapma ihtimali şu kadar yüksektir diye bunun hesaplamasını yapıp, kanıta dayalı konuşma yapmaları lazım. Onu da yapmıyorlar, sadece kendi varsayımlarını, kendi kanaatlerini konuşuyorlar. Bu da insanlarda, belirsizliğe neden ve insanları strese sokuyor. Gelecek ile ilgili belirsizliğin olması, hapse gireceğinden, ceza alacağından daha çok korkuya ve devamlı tetikte olmaya sebep olur. Böyle durumlarda belirsizlik kişinin bir nevi sınavıdır. Tehdit boyutu konuşuluyor, fırsat boyutunu konuşmak gereklidir.” dedi.
“Travmanın tehdit boyutuna değil de fırsat boyutuna bakmak büyümeye vesile olur”
Prof. Dr. Tarhan;“Bediüzzaman Hazretleri, Lem’a’larda özellikle ‘Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar.’ diyor. Şimdi burada bizim uyguladığımız travma sonrası büyüme ölçekleri var. Kişi travma yaşadıktan sonra travmaya bakış açısı eğer doğruysa o travmanın tehdit boyutuna değil fırsat boyutuna bakarak büyümeye vesile olur. Mesela şöyle der bu hadiseden sonra; ‘Yakınlarımla daha çok ilgilenmeye başladım. Manevi değerlere daha çok önem vermeye başladım. Sahip olduğum şeylerin kıymetini daha çok bilmeye başladım’ gibi manevi olarak gelişmesine, olgunlaşmasına sebep olur. Böyle travmalara biz geliştiren travma diyoruz. Yani eğer biz bu deprem olayının fırsat boyutuna bakarak geliştiren travma olarak ele alırsak bu travma bizi iyi yöne götürür. Kısa vadede acı çekeriz ama orta – uzun vadede iyi yönde geliştirir.” ifadelerini kullandı.
“Eğer kişi ritüelleri yaşarsa sorunları daha kolay aşıyor”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, travma durumunda uygulanan ritüellerin insanın travmayı aşmasında yardımcı olduğunu belirtti. Tarhan; “Böyle bir durumda travmayı yaşayanlar, yakınlarını kaybedenler bu acıyı ilk başta bu sekiz hafta içerisinde normale dönmeleri gerekiyor. Kişi bu travmayı mumyalaştırırsa, iki ay önce olmuş travmayı, darbeyi, depremi sanki dün olmuş gibi yaşarsa bunu taşıyamaz, kaldıramaz. Onu gittikçe minyatürüze edip, küçültmesi gerekir. Sekiz hafta içinde bunu minyatürüze etmeyi başarmazsa artık uzman tedavisi gerekiyor. O kişide post travmatik stres bozukluğu oluyor onunda belirtileri vardır. Gözünüzü kapadığınız an her şey film şeridi gibi gözünüzün önünden geçer, 60 dakikanın 50 dakikası bunu düşünür, devamlı televizyonu açıktır. Hatta gece uykuda onunla ilgili çok rüya gördüğü için uyumaya korkar, deprem korkusu sürer, kaçınma davranışı ortaya çıkar. Kaçar ama gittiği yerde aynı korkuyu yaşar. Boynunda düdük, kafasında miğferle uyuyan insanlar var. O derece bu korkuyla yaşıyorlar. Onun için bunun çözülmesi gerekiyor. Kişilerin kayıplarının acısını yaşamak gerekiyor. Eğer kişi o ritüelleri yaşarsa sorunları daha kolay aşıyor. Daha sonra sorunlar başka hastalıklara dönüşüyor. O acıyı, kederi yaşamazsa duyguları bastırırsa o kişi acıyı yaşayamadığı için kendini suçlu hisseder. Kronik travma hastalığı ortaya çıkar.” dedi.
“Kader sadece onları imtihan etmiyor, hepimizi imtihan ediyor”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, empati yapmanın öneminden bahsetti. “Deprem sonrası birçok kimsede gördüm yemek yerken, çay içerken su içerken suçluluk hissediyorum denildiğine şahit oldum. Bu aslında çok yüksek, güzel bir duygu. Bunu hissetmek insan olduğumuzu gösteriyor ve bunu hissetmek aslında iyi bir insani yönümüz olduğunu da gösteriyor. O kişiyle empati yapıyorsun, anlıyorsun onun duygularını paylaşmaya çalışıyorsun bunun arkasından yardım etme duygusu gelmesi önemli. Onlar bir sınavdan, musibetten geçiyorlar çadırlardalar, konteynerdeler, aç kaldılar, yakınlarını kaybettiler, dezavantajlı durumdalar. Bir de depreme birinci dereceden mağdur olmayan diğer şehirlerde yaşayan bizim gibi kişiler var. Onlara göre avantajlıyız onların imtihanı böyle bir musibete karşı sabredip, ümitsizliğe, karamsarlığa düşmemek bizim sınavımız da onlara yardım etmek sorumluluğudur. Biz eğer böyle bir durumda onlara yardım etme konusunda onları anlama, teselli etme, güçsüz varsa yardım etme konusunda bir şey yapamıyorsak o zaman demek ki bu imtihanı biz de kaybediyoruz. Bu nedenle kader sadece onları imtihan ediyor gibi düşünmeyelim, hepimizi imtihan ediyor.” ifadelerini kullandı.
“Allah’ın varlığına inanıyorsan musibetlerden manevi dersler çıkarırsın”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, musibetler karşısında Allah inancının öneminden bahsetti. Tarhan; “İnanç konusunda Kuran- ı Kerim’i okurken bir kimsenin iman konusunda kafasındaki soru işaretleri gider ondan sonra bu kâinatı yaratan bana ne mesaj veriyor? Diye okursa istifade eder. Eleştirel gözle okursa edemez. Eğer sen Allah’ın varlığına inanıyorsan musibetlerden manevi dersler çıkarırsın. Allah insanlarla olay gözüyle konuşuyor, hadise diliyle konuşuyor. Bu olaylar birer hadise, Allah bizle doğrudan konuşmuyor, aklını kullanan görebiliyor öyle bir dille konuşuyor.” dedi.
Okunma : 1297
ÜHA