Üsküdar Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığının desteği ile Çağın Vicdanı Kulübünün düzenlemiş olduğu ‘Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile Varoluş Sohbetleri’ her hafta olduğu gibi bu hafta da öğrencilerin yoğun katılımı ile gerçekleşti. Bir önceki programda ‘Hz. Eyüp ve Sabır’ başlığının ele alındığı program bu hafta da sabır timsali Eyüp Peygamberin hayatından örnekler ile devam etti. Hz. Eyüp’ün hayatından hareketle, musibetler karşında sabretmenin önemi bağlamında konuşan Tarhan, felaketlere karşı sabredenlerin dünya ve ahirette kazançlı olacağına dikkat çekti.
“Musibetleri kazanıma dönüştürebiliriz”
Hz. Eyüp kıssasından hareketle sabır kavramını derinlemesine irdeleyen Tarhan, sabrın bir kenara çekilmek olmadığının aksine ‘meditatif bir eylem’ olduğunun altını çizdi. Bu kıssadan çıkarılacak en büyük derslerden birinin felaketlerden ders almak olduğunu ifade eden Tarhan, ‘geliştiren travma’ kavramı üzerinde durdu. Tarhan; “Hz. Eyüp’ün kıssası çok farklı bir kıssaydı. Ciddi bir çile var, bu çile döneminin sonuna doğru bazı dersler çıkıyor. O derslerden iki nükte kalmıştı üzerinde işlememiz gereken onları açıklamaya devam edelim. İnsanın hastalık ve musibet anında kullanabileceği iki tane güç var. Kişi bu güçleri iyi kullanabilirse yaşadığı hayat olayını, musibeti ve onu bir açıdan zor duruma sokan durumu, hayatında kazanıma dönüştürme ihtimali ortaya çıkıyor. Buna psikolojide ‘geliştiren travma’ diyoruz. Geliştiren travmada insan bir acı, üzüntü yaşar. O üzüntüyü yaşadıktan sonra yaşantısını, akışı değiştiremezse bakışını değiştirir. Bakışını değiştirdiği zaman yaşadığı o hayat olayı, üzüntü onun için kazanım haline dönüşüyor. Sabır bir kenara çekilip beklemek değil, sabır meditatif bir eylem. Sabır kişinin belli bir hayat olayı karşısında pozisyon alıp hayat bu duruma dayanabilecek şekilde tavır alabilmesidir. Sabır kuvveti olarak tanımlanan bu kuvvet katlanmak değil, ‘doğanın hız ve ritmine uymak’ demektir. Sabır kuvvetini iyi kullanan bir kimse nerede hızlanacağını ve nerede yavaşlayacağını bilir. Kişi sabır kuvvetini doğru şekilde kullanırsa, geçmiş ve geleceği daha iyi kontrol edebiliyor.” dedi.
“Musibetler insanın içerisindeki güzellikleri ortaya çıkarmak için bir fırsat”
Hayatta başımıza gelen musibetlere karşı sabredip, ders almak gerektiğine dikkat çeken Tarhan, sabrın sonunda insanın içindeki güzelliklerin ortaya çıkacağını aktardı. Tarhan; “Başımıza gelen musibetlere küsmek değil de o olayla muhabbet etmek bunun arkasındaki fani ömrü, musibet vasıtasıyla mesut bir ömür halinde geçirmesine neden olur diyor Bediüzzaman Hazretleri. Kişi yaşadığı hayat olayını, vücudundaki yaraları, musibetlere dayanınca iyileşince onun için geçmiş oluyor fakat gelecek için o kişide bir nevi kazanıma dönüşüyor. Sabretmenin sadece ebedi hayata değil dünya hayatına da faydası var. Anadolu’da söylenir; ‘Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır.’ Kişi yaşadığı musibeti neden benim başıma geldi bakış açısıyla düşünmek yerine, psikoloji terapi ekollerinde ‘kabul et, yönet’ yöntemi diyoruz bunu kullanmalı. Eski psikoloji ekolleri hayat olaylarını, hastalıkları ‘düşman’ gibi gör diyordu. Onlarla ‘savaş, mücadele et, yen’ diyordu ama insanın yenebileceği şey var yenemeyeceği şey var; gücünün yettiği şey var yetmediği şey var. Sabır kuvveti böyle durumlarda kişinin gücünün yettiği şeylerde sabır, tahammül edip gücünün yetmediği şeylerde, niye başıma geldi demek yerine kişinin sabır kuvvetini devreye sokup bunu yaşamam gerekiyormuş, bunun bir hikmeti varmış, diye düşünebilmesi çok önemli. Hastalıklar, musibetler aslında insanın içerisindeki güzellikleri ortaya çıkarmak için bir fırsat. Fakat bunu doğru pozisyon alana veriyor kader, yanlış pozisyonda acı çekiyorsun.” ifadelerini kullandı.
“Modernizm bencilce bir hayat öneriyor”
Sabrın önemine ilişkin Tarhan, modern çağın insanları bencilliğe ve sabırsızlığa ittiğinin altını çizdi. Tarhan; “Bencilce bir hayat öneriyor modernizm. Buna karşı bizim kültürümüzde, Kuran’ı Kerim öğretisinde ne diyor, böyle olaylar karşısında nasıl bir pozisyon alırsak bu sabır kuvveti bizi geliştirir, eğitir diyor. ‘Yarın, öbür gün aç olacağım, susuz olacağım’ diye bugün mütemadiyen su içmek, ekmek yemek ne kadar ahmakça bir divaneliktir. Şu anda medeniyet bize bunu düşündürtüyor maalesef. Gelecekle ilgili yanlış düşünmemize sebep oluyor, açgözlü, doyumsuz olmamıza neden oldu modern çağ. Sabır kuvvetinin en çok kullanıldığı alanlardan biri de parasız kalma korkusudur. Bazı insanlar parasız kalacağım diye oturur para biriktirirler, ondan sonra o biriktirdikleri para onlara yaramadığı gibi mirasçılarını sevindirir en çok. Parasız kalma korkusu ile bunu yaparlar, parasız kalırsam ne yapacağım ne olacak benim halim diye. Tasarruf etmek güzel bir şeydir, parayı biriktirip akıllıca harcamak güzel bir şeydir ama bir kimsenin hesabını vereceği şekilde bunu yapması önemli, hesabını veremeyeceği bir birikim yaparsa onunda bir muhakkak bir bedeli var. Bu açıdan dayanıklılık eğitimi kişilerde çok önemli. Kişinin hırslı, açgözlü olması o kimseye karşı insanların güvenini de zayıflatıyor.” ifadelerini kullandı.
“Başarılı evliliğin sırrı, hayat olaylarına karşı birlikte direnebilmektir”
Evlilikte sabır kavramı hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulunan Tarhan, başarılı evliliğin sırrının çiftlerin hayat olaylarına karşı sabırlı olmaları ve birlikte hareket etmeleri olduğuna dikkat çekti. Tarhan; “Karı – koca ilişkilerinde sabır çok önemli bir konu. Sabır konusunda sıkıntı yaşayanlar genellikle uzamış ergenlik dediğimiz durumlarda daha çok erkeklerde görülüyor. Evlenecek taraflarda normalde evlilik olgunluğu olması gerekiyor. İki tarafta evlilik olgunluğunun en önemli maddesi kişilerde sabır gücünün olmasıdır. Hayat yolculuğuna artık birlikte çıkacaklar. Böyle durumlarda taraflardan birinde uzamış ergenlik varsa evde 2 çocuk varmış gibi olur. Hem eşini idare eder hem de çocuğunu idare eder. Böyle zorluklar hep yaşanır ama bu sabır kuvveti, evliliğe aynı zamanda kalite de katar. Sabır kuvveti, aile içerisinde biri sıkıntı çektiği zaman birbirine karşı dayanabilirse iki taraf evlilik yolculuğunda bu hayat basamaklarında ilerlerken, yalnız olmadıklarını hissederek ilerler. Zorluklara karşı dayanıklılık güçleri artar. Tek başına o yolu ilerlemek daha zordur. Evlilikte dayanıklılıkların sağlam olması, tarafların birbirlerini desteklemesi evlilik ilişkilerinde de çok güç katan bir özelliktir. Birçok başarılı evliliklere bakın arkasında hayat olaylarına karşı birlikte direnebilmişlerdir. Birlikte karşı gelebilmişlerdir. Hep söylenir mesela, uçurtmayı rüzgâr uçurtmaz. Uçurtmanın rüzgâra karşı aldığı pozisyon uçurtur. Sabır kuvveti de böyledir. Hayat rüzgârları esiyor, o hayat rüzgârlarına karşı doğru pozisyonu alırsak bizi ileriye götürür. Yanlış pozisyon alırsak, tepe taklak düşürür. Onun için sabır kuvveti böyle durumlarda kişinin, hayat olaylarına karşı doğru pozisyon alması ve ayakta kalıp, ilerlemesi gibi anlamına geliyor. Sabırsızlığın karşılığı neydi? Şükürsüzlükdü. Sabır nedir, sahip olduğu küçük şeylerin kıymetini bilebilmesi insanın. Bunlara tahammül edebilmesi. Bir insan halinden şikâyet etmeye başlayınca, bugünü zayıflıyor. Bugünü zayıfladığı için de kişi kendisini yeryüzü tanrısı gibi görmeye başlıyor. Her şeyi ben hak ediyorum, her şey bana verilmeli, tarzındaki düşünceler onun daha çok musibetini ziyadeleştiriyor. Diğer insanlar merhamete gelmesi gerekirken, bu acılı kişilere karşı negatif tutum geliştiriyor.” şeklinde konuştu.
Okunma : 2134
ÜHA