Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Karakter inşasındaki en temel unsur iyi örnek olabilmektir”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Konya’dan üniversite öğrencileriyle bir araya geldi. Farklı üniversite ve bölümlerde okuyan öğrencilerle “Modern Çağda Tekamül Süreci” başlığında söyleşen Tarhan, kişinin karakter oluşumundaki süreçlerinden bahsetti. Zorluklardan kaçmak yerine onlarla mücadele etmenin önemini vurgulayan Tarhan, gerçek hedefin anlam arayışının olması gerektiğini söyledi. Tevhit inancının ve temel değerlerin kişiliğin sağlam temellere oturmasını sağladığını kaydeden Tarhan, karakter inşasındaki en temel unsurun iyi örnek olabilmek olduğunu da sözlerine ekledi.
Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşke Senato salonunda düzenlenen söyleşiye Konya’nın farklı üniversitelerinde ve bölümlerinde okuyan öğrenciler üyeleri katıldı.
Karakter inşasındaki üç temel unsur…
Konya İlim Yayma Cemiyeti mensubu öğrencilere karakter oluşumundaki süreçlerden bahseden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “İnsanın karakterini oluşturan bazı temel unsurlar var. Bu aslında uluslararası alanda da kabul gören bir kavram. Biz de pozitif psikoterapide bunu kullanıyoruz. Örneğin karakter güçleri ölçeği dediğimiz bir ölçüm aracı var. Bu ölçek psikoterapi süreçlerinde sıkça kullanılıyor. Orada altı erdem ve yirmi dört karakter özelliğinden bahsediliyor. Bu yaklaşım, Harvard’da görev yapan bir eğitim psikoloğu tarafından geliştirildi. Karakter inşasında üç temel unsur var duygu, düşünce ve davranış. Kişinin zihninde bir düşünce oluşuyor bu düşünceye duygular eklendiğinde inanca dönüşüyor. Eğer bu inanç yaklaşık altı hafta boyunca tekrar edilirse alışkanlığa dönüşüyor. Bu alışkanlık altı ay boyunca sürerse artık kişilik halini alıyor. Bu süreç, epigenetik mekanizma dediğimiz bir sistemle gerçekleşiyor. Yani beynimiz bu süreçler sonucunda genler üzerinden bir algoritma yazıyor. Geçen yıl Nobel Fizik ödülünü fizikçi olmayan iki kişi aldı. Biri genetikçi, diğeri ise kognitif psikologdu. Kognitif psikoloji, beyni bilgisayar gibi görüyor. Beyin, algoritmalarla öğreniyor. Çocuklukta öğrendiğimiz hayat senaryoları beynimize birer yazılım gibi işleniyor. Bu senaryolar uygun ortamı bulduklarında gelişip kişiliğimizin bir parçası haline geliyorlar. Ruhumuza atılan tohumlar da işte bu şekilde ortaya çıkıyor. Karakterin inşası için düşünce ve duygunun davranışla birleşip eyleme dönüşmesi gerekiyor. Bu da bir taklit ve tekrar süreciyle gerçekleşiyor. Ancak bu dönüşümün sağlanabilmesi için kişinin önce buna inanması şart.” diyerek sözlerine başladı.
“Gerçek hedef anlam arayışı olmalıdır”
Zorluklardan kaçmak yerine onlarla mücadele etmek gerektiğini belirten Tarhan; “Karakter inşası, kişinin zorluklarla mücadele edebilme becerisiyle ilgilidir. Bu, zorluklardan kaçmak değil tam tersine onlarla yüzleşebilme gücüdür. Oysa modernizm, ‘Hoşuna gideni yap, gitmeyeni yapma.’ anlayışını öğretiyor. ‘Dünyaya bir kez geldin.’ diyor. Karakter inşa edebilmek için öncelikle bir hedefimizin olması gerekir. Hedefler ikiye ayrılır somut hedefler ve soyut hedefler. Somut hedefler ev, araba sahibi olmak, zenginlik, iyi bir yaşam gibi maddi unsurları kapsar. Soyut hedefler ise daha derin soruları içerir. ‘Hayatımın sonunda nasıl anılmak istiyorum? Mezar taşımda ne yazsın isterim? Nasıl bir insan olmak istiyorum? Ölümden sonra ne bırakmak istiyorum?’ gibi. İnsan bu soyut hedeflere sahip olmalı. Hedef piramidinin en tepesinde bu tür yüksek hedefler yer almalı. Maslow’un psikososyal ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidi buna iyi bir örnek. Maslow, en tepeye önce kendini gerçekleştirmeyi koymuştu. Ancak hayatının sonlarına doğru bu görüşünü değiştirdi. Fakat kapitalist sistem bu değişikliği gizledi. Bu bilgi 2017 yılında yayımlanan bir makaleyle gün yüzüne çıktı. Kapitalist sistem, kendini gerçekleştirmeyi ego ideali gibi sunuyor. Görünür olmak, meşhur olmak, ünlü olmak gibi kavramlar bu anlayışın ürünüdür. Oysa gerçek hedef, insanın içsel gelişimi ve anlam arayışı olmalıdır.” ifadelerini kullandı.
“Tevhit inancı kişiliğin sağlam temellere oturmasını sağlar”
Karakter inşasında iyi örnek olmanın öneminden bahseden Tarhan; “Karakter inşasında en önemli konulardan biri sevgi yatırımımızı nereye yaptığımızdır. İnsan neyi seviyorsa, neye değer veriyorsa kutsalı da odur. Eğer bu sevgi para, mal, mülk gibi maddi şeylere yönelmişse o kişi zamanla savrulmaya başlar. Bugün toplumda dindar olduğunu söyleyen ama seküler bir yaşam süren insan sayısı arttı. Bu çok tehlikeli bir durum. Bir yandan ‘dindarım’ diyor ama diğer yandan yalan, hile, aldatma gibi davranışlar sergiliyor. Bunlar İslam ahlakıyla bağdaşmaz. Bu tür kötü örnekler çoğaldıkça gençler üzerinde olumsuz etkiler bırakıyor. Yakın zamanda bu konuyla ilgili araştırmalar okudum. 15-20 yıl önce Türkiye’de ateizm oranı yüzde 2 civarındayken bugün yüzde 8’e çıkmış. ‘Dindarım’ diyenlerin oranı yüzde 53’ten yüzde 44’e düşmüş. İmam Hatip liselerine yönelim de geçmişte yüzde 30-40’lar civarındayken, şu an yüzde 10’lara gerilemiş durumda. Tüm bu veriler, toplumda yanlış bir gidiş olduğunu gösteriyor ve bunun temel nedeni kötü örnek olmak. Bu nedenle karakter inşasındaki en temel unsur iyi örnek olabilmektir. Başkalarına değil kendimize bakalım. Kendi çocuğumuza, çevremize örnek olabiliyor muyuz? Çünkü çocuklar anne babalarının sözlerini değil izlerini takip ederler. En etkili iletişim dili davranış dilidir. Bu iletişimde nonverbal yani sözsüz iletişim olarak da bilinir. Söylediklerimizden çok ses tonumuz, mimiklerimiz, beden dilimiz ve duygusal aktarımımız etkilidir. Bizim kültürümüzde Kur’an ahlakı bu anlamda en büyük rehberimizdir. Tevhit inancı ve temel değerler kişiliğin sağlam temellere oturmasını sağlar. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir ayrım var. Gelenekli olmak başka, gelenekçi olmak başka. Gelenekli olmak güzeldir, özümüzü korumaktır ama gelenekçi olmak, 200-300 yıl önceki yaşam tarzını şekilsel olarak sürdürmeye çalışmak anlamına gelir. Asıl önemli olan şekle takılmadan özü yaşatmaktır.” şeklinde konuştu.
“Karakter inşasına tevhitle başlanmalı”
Yapay zekanın Hz. Muhammed hakkındaki yorumunu paylaşan Tarhan; “Yapay zekaya ‘Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam bu zamanda yaşasaydı, dinini nasıl anlatırdı, nasıl tebliğ ederdi?’ diye sordum. Yapay zeka ise ‘Bilimle dini sentez ederdi.’ dedi. Günümüzde gençlere de bu sentezi yaparak yaklaşmak gerekiyor. Çünkü bilim, Allah’ın ilmidir. Fen bilimleriyle din bilimleri aynı hakikatin iki farklı dili. Birbirine aykırı değil. Bu yüzden karakter inşasında imanın temeli çok önemlidir. Gençlerin zihinlerindeki temel iman sorularına cevap vermeden, onları tevhit inancına ulaştırmadan, üzerine sağlıklı bir ahlak inşa edemeyiz. Çünkü ahlak sağlam bir inanç temeli üzerine kurulabilir. Allah’a ulaşmak için önümüzde üç büyük kaynak var. Kur’an-ı Kerim, Resulullah (sav) ve Kâinat kitabı. Bu çağda gençlere kâinat kitabını okutursak, hepsinin gösterdiği yön tevhit olacaktır. Bilimsel gelişmeler, evrendeki düzeni ve yaratıcının varlığını işaret ediyor. Bu yüzden ben de ‘İnanç Psikolojisi’ kitabını yazmak zorunda kaldım. Amacım bu konuları bilimsel verilerle sentezleyerek gençlere sağlam bir temel sunabilmekti. Çünkü bu sorulara cevap verilmeden karakter inşası eksik kalır. Bu nedenle karakter inşasına tevhitle başlanmalı.” dedi.
“Temel değerler ilkokulda verilmeye başlanmalı”
Karakter inşasında temel değerlerin öncelikli olarak öğretilmesi gerektiğini belirten Tarhan; “Karakter inşası dediğimiz süreç aslında çok erken yaşlarda başlıyor. Çin ve Japonya gibi ülkelerde karakter eğitimi 4 ile 6 yaş arasında veriliyor. Çocuklara karakter kazandırmak sadece bilgi yükleyerek olmaz. Çocuk öğrenirken yaşantı ister, deneyim ister. Oyunlarla öğrenir, hayat senaryolarını yaşayarak öğrenir. Arkadaşlarıyla paylaşır, hata yapar, kavga eder, sonra barışır. Yani hayatı yaşayarak kavrar. Bu süreçte çocuklara teorik bilgi yüklemesi yapılmaz. Onlara birlikte oyun oynatılır, spor yaptırılır, beraber hareket etmeleri sağlanır. Böylelikle karakterin temel taşları atılır. Sözünde durmak, yalan söylememek, eşyalarına sahip çıkmak, odasını toplamak. Mesela bir anaokulu çocuğuna, akvaryumdaki balığın ölebileceğini öğretmek gerekir. Çünkü bu ölüm gerçeğini tanımanın ilk adımıdır. Eğer bunu öğrenmezse, bir yakını vefat ettiğinde çocuk büyük bir yıkım yaşayabilir. İşte bu da bir değer eğitimidir. Tüm bu temel değerler ilkokulda verilmeye başlanmalı. Yani karakter eğitimi, akademik eğitimden çok daha önce başlamalı.” ifadelerini kullandı.
“Pozitif psikoloji Polyannacılık değildir”
Pozitif psikolojideki kavramlardan söz eden Tarhan; “Pozitif psikoloji Polyannacılık değildir. Polyannacılık negatifi hiç görmemek, ağzındaki lokmayı vermek, yanağına vurana öbür yanağını çevirmek demektir. Pozitif psikoloji ise böyle bir şey değil. Klasik psikoloji, eksiyi sıfıra getirmeye çalışır yani patolojiyi düzeltmeye, hastalığı iyileştirmeye odaklanır. Pozitif psikoloji ise sıfırın üzerine çıkmayı hedefler. Kişiyi artıya geçirir, yaşam kalitesini yükseltir. İngilizcede buna wellbeing diyorlar. Wellbeing kavramının bizim kültürümüzdeki karşılığı genelde iyilik hali diye çevriliyor ama bizde zaten bu anlama gelen bir kelime var. Afiyet kelimesi. Biz afiyet kelimesini sadece yemekten sonra söylenen bir laf gibi görmüşüz, yemeğe indirgemişiz. Halbuki afiyet, tam anlamıyla iyilik hali demektir. Yine pozitif psikoloji, otantik mutluluk kavramından söz ediyor. Otantik mutluluğun bizim kültürümüzdeki karşılığını ise huzur. Huzur, Arapça kökenlidir ve hazır olmak anlamına gelir. Yani insan kötüyü de iyiyi de bilir kötülüğe hazır olur buna rağmen iyi yönde bir iç huzur geliştirir. En zor şartlarda bile huzurlu kalabilir. Cezaevinde de sarayda da aynı iç huzuru yaşayabilir. İşte bu Peygamber ahlakıdır. Gerçek huzur budur. Pozitif psikolojinin anlattığı bu kavramlar aslında bizim kültürümüzde zaten var. İnanç sistemimizde, dilimizde, dualarımızda mevcut.” şeklinde konuştu.
“Temel bilgilerin ahlak haline gelmesi gerekiyor”
Davranış diliyle örnek olmanın öneminden bahseden Tarhan; “İbn-i Haldun’a ‘Çocuğun asıl eğitimi nedir?’ diye sormuşlar. O da ‘Özel bir eğitime lüzum yok, siz nasılsanız çocuğunuz da öyle olur.’ demiş. Gerçekten de öyle. Temel bilgileri veririz ama bu bilgilerin çocukta ahlak haline gelmesi gerekir. Dindarlığın da bir zarfı bir de mazrufu vardır. Zarf kısmı ritüeller, ibadetler, kıyafet gibi dış şeklidir. Mazruf ise işin özü yani ahlaktır. Portakalın kabuğu gibi düşünün kabuk da önemlidir içi de. Kabuk olmazsa meyve çürür ama kabuğun içinde bir şey yoksa o da çöptür. Günümüzde birçok kişi ‘dindarım’ diyor ama sadece dış görünüme odaklanmış. Bu gardırop dindarlığıdır. Yani şekilsel içi boş bir dindarlık. Bu tarz yaklaşım insanları dinden uzaklaştırıyor çünkü samimiyet yok ahlak yok özü kaybolmuş. O yüzden çocuklarımıza, yakınlarımıza önce biz örnek olmalıyız. Davranışlarımızla, halimizle, tutumlarımızla. Eğer bunu yapabilirsek karakter inşası için ayrıca özel bir çabaya bile gerek kalmaz. Bunu söylemesi kolay ama bu çağda bunu yapmak gerçekten zor.” dedi.
“Baskı değil sevgi ve sabır kazandırır”
Baskı kültürünün sonuçlarına değinen Tarhan; “Baskının olduğu yerde iki tip insan yetişir biri münafık diğeri ise isyankar. Baskıcı kültürlerde çocuklar kendilerini korumak için yalan söylemeye başlar. ‘Ben yapmadım.’ der suçu inkar eder annesini babasını kandırır. Zamanla da bu davranışlar karakter haline gelir. Böyle ortamda ya pasif ve itaatkar olur her şeye evet der ama ergenliğe girince ailesinden tamamen kopar. Ya da tam tersi özerk bir yapıya sahip olup itiraz eden kafa tutan bir birey olur. Aslında bu ikinci tip daha sağlıklıdır çünkü dürüstlüğünü korur. Bu tür çocukları ikna etmek, onlara doğruyu anlatmak daha kolaydır. Yani baskı yöntemi ters teper. Böyle bir durumda çocuğa açıkça ve gerekçeleriyle doğruları anlatmalısınız. ‘Bu bizim doğrumuz, uyman senin faydana olur uymazsan şöyle olumsuz sonuçlarla karşılaşırsın.’ şeklinde. Ancak tüm bunlara rağmen çocuk hala ısrar ediyorsa artık zorlamayın. Çünkü baskı değil sevgi ve sabır kazandırır.” ifadelerini kullandı.
Sevgi koşulsuz olmalı…
Evin güven yuvası olması gerektiğini belirten Tarhan; “Bir evde sadece sevgi olması yetmez o evin aynı zamanda bir güven yuvası olması gerekir. Sevgi, dürüstlükle birleştiğinde güven doğar. Eğer sevginin içinde tutarsızlık varsa dürüstlük yoksa bu sevgi güven oluşturmaz. Bu da çocuğu şımarık ve bencil yapabilir. Eskiden aileye sevgi yuvası derdik şimdi güven yuvası diyoruz. Çünkü güven olmadan sağlıklı bir bağ kurulamaz. Güven için de önce sevgi gerekir. Buradaki sevgi koşulsuz olmalı. ‘Seni severim ama şöyle davranırsan severim, böyle yaparsan sevmem.’ gibi şartlı sevgiler, çocuğu kendinden uzaklaştırır. Gerçek ve kalıcı sevgi, güven ve iş birliğiyle ortaya çıkıyor. Bu nedenle evin kurallı bir ortam olması çok önemli. Kuralların da sadece empoze edilmemesi, gerekçeleriyle birlikte açıklanması gerekiyor. Çocuklara peygamber ahlakını sadece öğretmek değil gerekçeleriyle birlikte yaşatmak önemlidir. Bu anlayış hem bu dünyada huzur kazandırır hem de ahirette kazanç sağlar.” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Kitap imza töreni yapıldı
Söyleşinin sonunda Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ‘Bilinçli Genç Olmak’ adlı eserini öğrenciler için imzalayarak hediye etti.
Söyleşi, toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.