Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Dijital yalnızlık derin ilişkilerin olmamasının göstergesi”

11 - Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar16 - Barış Adalet ve Güçlü Kurumlar17 - Amaçlar İçin Ortaklıklar3 - Sağlıklı ve Kaliteli Yaşam

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Şişli Hamidiye Etfal Hastanesinde hekimler ve sağlık çalışanlarıyla bir araya geldi. “Dijital Çağda Ruh Sağlığı” başlığında söyleşen Tarhan, dijitalleşmenin bireysel ve toplumsal psikolojiye olan etkilerini ele aldı. Yapay zeka, dijital yalnızlık, çocuklarda teknoloji kullanımı konularını etraflıca irdeleyen Tarhan, popüler kültür anlayışında değerlilik kavramının fiziksel görünüme indirgenmemesi gerektiğinin altını çizdi. Dijital yalnızlığın, derin ilişkilerin olmamasının da bir göstergesi olduğuna dikkat çekti.

Şişli Hamidiye Etfal Hastanesi Seyrantepe Yerleşkesi İbrahim Paşa Konferans salonunda düzenlenen, Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın konuşmacı olduğu programa Şişli Hamidiye Etfal Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Hasan Sinan Uslu ile hekimler ve sağlık çalışanları katıldı. 

Prof. Dr. Hasan Sinan Uslu: “Değişen dünyanın içerisinde hepimiz birtakım roller yaşıyoruz”

Şişli Hamidiye Etfal Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Hasan Sinan Uslu etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Uslu; “126 senelik bu kurumsal hafızaya, Hamidiye Etfal kimliğine sahip bir yönetici olarak burada Nevzat Hocamın hayata bakışımızdaki hem felsefik hem sosyolojik hem tıbbi hem de bilimsel tarafını bizlere anlatacağı bu keyifli sohbet anına geldiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. Bu kurumsal kültür hafızası hepimizde kimliksel olarak yer alırken bir anlamda değişen dünyanın içerisinde hepimiz birtakım roller yaşıyoruz. Rollerin bir tanesi de bu dijital çağın içerisindeki özellikle evlatlarımıza, gelecek kuşaklarımıza doğru kullanımı, aynı zamanda bizlerin olumlu veya olumsuz etkilerinin neler olduğuyla ilgili hususları içselleştirmek. Çünkü o hayali içselleştirmezsek mevcut olan kavramlar sadece madde ve manadan uzaklaşarak maddesel hale gelmez. Ona da meta diyoruz biz. O yüzden bu keyifli sohbete hepiniz burada bulunduğunuzda mana katacaksınız ve aynı zamanda dinamik bir toplantı olacak.” dedi.

Açılış konuşmasının ardından söyleşinin moderatörlüğünü Şişli Hamidiye Etfal Hastanesi Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü Sümeyye Çınaroğlu yaptı. 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “En zeki dijital varlık artık karşımızda…”

Yapay zekanın iyi amaçlarla kullanılması gerektiğini söyleyen Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Yapay zeka, teknolojinin kendisi olarak bizatihi tarafsızdır. Onu iyi hedefler ve amaçlarla yönetirsek bizi amacımıza ulaştırır. Yanlış hedeflerle yönetirsek ise kötücül hale gelir. Yapay zeka bize bununla ilgili önemli bir şey gösterdi. En zeki dijital varlık artık karşımızda. Bizden daha zeki olabilir ama bizden akıllı değildir. Çünkü zeka bilgiye ve kaynağa ulaşmayı sağlar, akıl ise muhakeme yapabilme yeteneğidir. İnsan muhakeme yapar duygusal, bilişsel (kognitif) ve sosyal muhakeme. Frontal lobumuz uygun–uygun değil, yap–yapma, geçerli–geçersiz, güvenli–güvenli değil gibi kararları verir. İnsanın yaptığı şey aslında tercih etmektir. Aklımızla, beş duyumuzla algıladığımız şeyleri değerlendirir ve buna göre bir seçim yaparız.” diyerek sözlerine başladı. 

“Dijital yalnızlık derin ilişkilerin olmamasının bir göstergesi”

Gerçek dostlukların olmamasıyla dijital yalnızlığın ortaya çıktığını belirten Tarhan; “Siber zorbalık akran zorbalığının en önemli alanlarından biri haline geldi. Sosyal medyada bu konuda ciddi şekilde örgütlenen gruplar, çeteler kuruluyor. Özellikle ergenler arasında çok yaygın. Siber zorbalığa maruz kalan kişiler kurban haline geliyor ve bu durum artık ciddi bir suç alanına dönüştü. Dijital yalnızlık da benzer şekilde dikkat çeken bir kavram. Geçtiğimiz yıl Türkiye’de yılın kelimesi seçildi. Türk Dil Kurumunun anketinde 1 milyondan fazla oy alarak öne çıktı. Kalabalık yalnızlık olarak tanımlanıyor. Biz Türkiye toplumu olarak sıcak ve samimi bir toplumuz. Birbirine yakın, iç içe bir yapımız var. Ancak buna rağmen dijital kalabalık içinde yalnızlık hisseden insan sayısı giderek artıyor. Bu bir krizdir. Yani ilişkiler çok ama yüzeysel, derin ilişkiler yok. Stres altında soğukkanlı kalmayı öğrenen kişiler dijital yalnızlığa kurban olmaz. Çünkü dijital sistem, özellikle sanal medya aşırı ilgi gösteren kişilerde bağımlılığa dönüşüyor. Sonuç olarak dijital yalnızlık derin ilişkilerin olmamasının bir göstergesi. Bir kişinin dijital ortamda onlarca hatta binlerce arkadaşı olabilir ama eğer gerçek dostu yoksa o kişi dijital yalnızdır.” ifadelerini kullandı. 

“Kaliforniya sendromu, popüler kültür sendromuna evrildi” 

Hedonizmin etkilerinin artış gösterdiğini söyleyen Tarhan; “Birleşmiş Milletlerin geleceği bekleyen üç tehlike olarak tanımladığı üç önemli tehdit var. Birincisi gelir eşitsizliği, ikincisi iklim değişikliği, üçüncüsü ise yalnızlık. Birleşmiş Milletler bu üç başlığı geleceğe yönelik en büyük tehditler olarak görüyor. Çünkü yalnızlık, insan ilişkilerini ve sosyal bağları bozuyor. Sosyal ilişkiler zayıfladığında toplumun dayanışma gücü de azalıyor. Bu duruma Kaliforniya sendromu deniyor. Her ne kadar psikiyatri literatürüne resmi olarak girmemiş olsa da popüler psikiyatrinin üzerinde durduğu bir kavramdır. Kaliforniya sendromunun dört ana belirtisi bulunuyor. Ben artık buna sadece Kaliforniya sendromu demiyorum batı medeniyeti sendromu, hatta popüler kültür sendromu diyorum. Bu sendromun bir özelliği de hedonizm, yani hazcılık. Günümüzde hedonizmin etkisi oldukça belirgin.” şeklinde konuştu. 

Aileler sınırlamada kararlı olmalı…

Çocukların teknolojiyi bilinçli olarak kullanması gerektiğinin altını çizen Tarhan; “Ergenlerde telefonun ders, ödev gibi amaçların dışında kullanımını haftada yaklaşık 20 saatle yani günde ortalama 3 saatle sınırlamayı tavsiye ediyoruz. Ailelere bu sınırlamayı uygulamada kararlı olmalarını öneriyoruz. Çocuğa 3 yaşına kadar kesinlikle telefon verilmemeli. 3–10 yaş aralığındaki dönemde ise telefon verilecekse ebeveyn gözetiminde, birlikte kullanılmalı. Çünkü çocuğun soyut düşünce yetisi yaklaşık 6–7 yaşta gelişir, o yaşa kadar ekranlardaki içerikleri gerçek olarak algılayabilir. Bu algılama korkulara ve travmatik etkilere yol açabilir. Ebeveyn çocuğuyla birlikte oyunu, videoyu veya içeriği izlemeli nasıl oynanacağını, ne olduğunu göstermeli, birlikte deneyimlemeli. Bu şekilde çocuk teknolojiyi bilinçli kullanmayı öğrenir. Okul zamanlarında özellikle ilköğretim çağında telefon kullanımı mümkün olduğunca engellenmeli. Eğer verilmesi gerekirse ebeveyn kontrolü ve sınırlayıcı uygulamalar kullanılmalı. Medya okuryazarlığı ve dijital okuryazarlık programları yüklenerek, çocuğun sadece nerede olduğunu gösteren veya sınırlı işlevli uygulamalarla kullanımına izin verilebilir.” dedi.

“Çocuk anne babasını model alır”

Çocuk eğitiminde anne babanın rolüne değinen Tarhan; “Sevgi ve disiplin kar yağışı gibidir, yavaş ve sürekli olursa tutar. Bazı anneler vardır sabah çocuğunu öper, ‘Canım yavrum.’ der. Öğleden sonra ise ‘Seni niye doğurdum?’ diye bağırır. Çocuk böyle bir durumda ‘Beni seviyor mu, sevmiyor mu?’ diye sorgular. Bu durumda çocuk duygu regülasyonunu yani duygularını dengelemeyi öğrenemez. Çocuk anne babasını model alır. Anne baba nasılsa, çocuk da beynindeki algoritmaları ona göre oluşturur, ona göre gelişir ve olgunlaşır. Nitekim İbn Haldun’a ‘Çocuk nasıl eğitilir?’ diye sormuşlar. O da ‘Çocuğunu eğitmek için özel bir formülüm yok sen nasılsan çocuğun da öyle olur.’ demiş. Gerçekten de bugün hala geçerliliğini koruyan bir kural bu. Çocuk anne babasına bakar. Eğer anne ve baba ortak bir dil kullanıyorsa bu harika bir durumdur. Ama anne başka, baba başka davranıyorsa çocuk işine geldiği gibi davranır. Bunu çok iyi yapar çünkü çocuk için sınır hala net değildir. Sonunda ‘Annem benden nefret ediyor.’ diyebilir. Tutarsız sevgi ve disiplin, çocukta bu algının oluşmasına neden olur.” ifadelerini kullandı. 

“Kendini sergileme sendromu ortaya çıktı”

Sosyal kabul görme kavramına değinen Tarhan; “Sosyal medya, kendini sergileme sendromu dediğimiz bir sendromu ortaya çıkardı. Bu insanın biyolojik zaaflarından biridir. Kendini sergileme, onay alma ve sosyal kabul görme ihtiyacı, insan doğasının temel unsurlarındandır. İnsan sosyal kabul görmediğinde beynimizdeki tehlike ağı (danger network) aktif hale geçer. Bununla ilgili Psychology Today dergisinde yayımlanmış çalışmalar var literatürde de benzer bulgular mevcut. Kişi sosyal onay almadığında beynindeki tehlike ağı devreye girer. Bu da kişide sürekli bir kaygı ve gerginlik hali oluşturur. Bu nedenle çocuk eğitilirken ödül–kaçınma sistemi üzerinden yaklaşmak gerekir. Çünkü çocuğun gelişiminde ödül esas, kaçınma istisnadır. Eski çağlarda ceza esas, ödül istisnaydı. Günümüzde bunun tam tersi geçerli. Ödül esas, ceza istisna olmalı. Ödülün illa maddi olması gerekmez. Bir tebessüm, güzel bir söz, onaylayıcı bir baş sallama da birer ödüldür. Bunların her biri çocuğa ‘Değerli ve kabul ediliyorsun.’ mesajını verir.” diyerek sözlerini sonlandırdı. 

İlginin yoğun olduğu söyleşinin ardından Şişli Hamidiye Etfal Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Prof. Dr. Hasan Sinan Uslu, Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a plaket ve çiçek takdim etti.

Düzenlenen program toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi. 
 

Paylaş
Oluşturulma Tarihi07 Kasım 2025