Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Erzurum Güneş Koleji tarafından düzenlenen ‘Değerler Eğitimi Çalıştayı’ na katılım sağladı. Tarhan, çevrimiçi düzenlenen çalıştayda ‘Değer Eğitiminde Nitelikli İletişim’ konusu ele aldı. Konuşmasında nitelikli iletişim unsurlarından bahseden Tarhan, iletişimin aslında bir etkileşim olduğuna dikkat çekti. Tarhan, insanın ilişkisel bir varlık olduğunu ve tek başına yaşamaya uygun yaratılmadığını söyledi. Değerler eğitiminin en güzel fırsat eğitimi şeklinde öğretilmesi gerektiğini ifade eden Tarhan; “Değerler bir amaca götürdükleri için değerlidir.” dedi.
“Değerler bu çağda nasihat şeklinde verilmez”
Yaşadığımız çağın özelliklerine uygun yöntemler geliştirerek değerler eğitimini anlatmak gerektiğini vurgulayan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “İletişim aslında etkileşim demektir. Etkileşimde iki taraf faydalanıyor. Değerler eğitimi muallim gibi verilirse etkili olmuyor, yatay ilişki şeklinde verilirse etkili oluyor. Karşılıklı iki tarafta bir şeyler öğreniyor. Bu yakın ilişkiler ve yaşantılar, aile içindeki yaşantılar, okuldaki yaşantılar ve sosyal hayattaki yaşantılar için de geçerli. Bu nedenle değerler konferansla, vaazla verilmiyor, verilmez. Yani değerler bu çağda nasihat şeklinde verilmez, eski çağda büyük insanları sorgulamadan insanlar kabul ediyorlardı ama bu çağda insanlar artık her şeyi sorguluyorlar. Bu çağın özelliğine göre, yöntemlerine göre değerler eğitimi vermemiz gerekiyor. Klasik, geleneksel şekilde değerler eğitimi verdiğimiz zaman bir kulaktan girip diğer kulaktan çıkıyor.” ifadelerini kullandı.
“İnsan, insanlığı sonradan öğreniyor…”
İnsanın ilişkisel bir varlık olarak yaratıldığını ve tek başına yaşamaya uygun yaratılmadığını vurgulayan Tarhan; “İletişim bağ kurmak demektir. Mesela anne çocuk arasında, ailede, toplanmakta bağ vardır. İnsan yaratılıştan ilişkisel bir varlıktır. İnsan tek başına yaşamaya uygun yaratılmamıştır. İnsan ilişkisel bir varlık ve sosyal bir varlık olarak yaratılmıştır. İnsan nöropsikolojik olarak prematüre doğuyor. Yani bedensel olarak normal doğuyor fakat zihinsel olarak prematüre doğuyor. Mesela bir ördek yumurtadan çıkar çıkmaz yüzüyor, zürafa ya da inek yavrusunu doğurur doğurmaz yavru biraz sallanıyor sonra ayakta kalıyor ama insan yavrusu öyle değil, bir yaşında ancak ayakta durmayı başarıyor. On beş yaşında iyi kötüyü ayırt ediyor, yani insan bütün insanlığı sonradan öğreniyor.” şeklinde konuştu.
“Korku yalana itiyor, özgüveni düşürüyor”
Baskı kültüründe insanların yalan söyleme ihtiyacı hissettiğini belirten Tarhan; “İletişimin en önemli ayağı nasıl iletişim kuracağımızdır. Geleneksel kültürlerde 20. yüzyıla kadar, endüstri çağına kadar insanlar hep korkuyla, istibdatla, baskıyla yönetilmiş. Doğu kültürleri buna devam ediyorlar. Doğu kültürleri buna devam ettikleri için buralarda yalan, hile çok fazla. Batı kültürleri bunu bir şekilde korku kültürü değil de açık, şeffaf konuşma kültürü şeklinde hesap verilebilir bir kültür haline getirmiş ve böylelikle güvenli bir ortam oluşmuş. İnsanlar böylelikle yalan söyleme ihtiyacı hissetmemiş ama baskı kültürlerinde insanlar yalan söyleme ihtiyacı hissediyor. Aile içinde de böyledir bu bir çocuğa dürüstlüğü öğretecekseniz korku kültürüyle öğretemezsiniz. Savunma yalanlarını söyler ve yalan söylemeyi normalleştirerek büyür. Şu anda da birçok insanın yalan söylemesi, istibdatın ailede yönetim haline gelmesindendir. Yani korku yalana itiyor, özgüveni düşürüyor ve kişiyi üstün gördüğünü taklit etmeye itiyor. Bu nedenle iletişimde bağ kurmak çok önemli.” dedi.
“Değerler zihinsel olarak nasıl satın alınır o sorgulanmalı”
Doğru iletişimin kurulabilmesi için eşitlik ilkesinin önemine değinen Tarhan; “Aile içi kurallara uymada zaman, para, eğitim gibi zorunlu mesuliyetlerde özgürlük ve fırsat dağılımında herkese eşit imkanlar vermek gerekir. Yemeğin en iyi yerini hep baba yememeli ya da evin baş köşesine hep belli kişiler oturmamalı. Özerklik duygusu da çok önemli, karşı tarafın otonomisine saygı duymak gerekiyor. Her birey kendini hem aileye ait hem de özgür hissetmeli. Yakın ilişkilerdeki yaşantıları aktarırken de yakın ilişki ve yaşantı olursa değerler aktarılabiliyor. Değerler aktarılırken o değeri kendi hayatında yaşıyor mu yaşamıyor mu diye sorar insanlar. Özel hayatında aktarmıyorsa o aktarımı kimse satın almaz. Yani biz gençlere değerler eğitimi verirken, ‘Bu değerleri zihinsel olarak nasıl satın alır?’ bunu dememiz gerekir.” ifadelerini kullandı.
“Değerler hayatımızdaki trafik işaretleridir”
21. Yüzyılın değerlere en çok ihtiyacın duyulduğu dönem olduğuna dikkat çeken Tarhan; “Dünyada çok ciddi bir şekilde uyuşturucu artmış, ahlaksızlık artmış, yalan ve hile artmış, entrika artmış, insanlar arasındaki güven zayıflamış. Böyle bir durumda değerlere ihtiyaç başladı. Bunun için 21. yüzyıl değerler yüzyılı, bilgelik yüzyılı olacak. Değerler hayatımızdaki trafik işaretleridir. Trafik işareti kendisi için çalışmaz, trafik işareti başkalarına yol göstermek için kullanılır. Değerler de böyledir onun için değerler kendilerine kutsal değillerdir. Değerler bir amaca götürdükleri için değerlidirler. Sizi önemli yerlere götürecek değer yargıları haline getirin. Bu hale getirebilirseniz sizi iyi, doğru ve güzel amaca götürür. Mesela bir diğer değer de hakkaniyettir. Hak konusunda herkesin kendini adil hissedebileceği bir dağılım olabilmeli. Ebeveynin hakları konusundaki sınırlamalar belirli olmalıdır. Sevgi de aynı şekilde bir değerdir. Sevginin oluşturduğu sıcak ilişkiler ailenin en kıymetli bağıdır.” dedi.
“Açık, şeffaf, samimi ilişkiler ve zaman…”
Sağlıklı iletişimin temel bileşeninin güven olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarhan; “Gazze olaylarında oradaki haksızlıklar, o insanların asilzade gibi duruş göstermeleri hakikat arayan insanların ağlaya ağlaya Kur’an okumalarına sebep oldu. ‘Bu insanlar samimi bir şekilde bir yaratıcıya inanıyorlar ve onun için ayakta kalıyorlar, seviyorlar.’ dedirtti. Oradaki o sakallı bir dedenin çocuğu kucağına alıp da ona karşı şefkatle, o vefat eden çocuğa tek teslimiyetle yaklaşımı dünyada İslamofobi kavramını bitirdi. İslamofobiyle ilgili senelerdir mücadele ediliyor, kitaplar yazılıyor, konuşmalar yapıyoruz fakat hiç o kadar tesirli olmadı. Burada en önemli şey güven, açık, şeffaf, samimi ilişkiler kurabilmek ve zaman… Bu zaman içinde gelişiyor.” ifadelerini kullandı.
“Bir değere inandığı zaman o değere göre karar vermeye başlıyor”
Değerlerin beyinde otomatik kısa yollar oluşturduğunu söyleyen Tarhan; “Vücudumuz bir devletse beynimiz bir hükümet gibi. Duygu ve düşünce birleştiği zaman inanış haline geliyor, inanışlar değer haline geliyor, inanışlarımız devam ederse alışkanlık oluyor, alışkanlıklar devam ederse de kişilik haline geliyor. Bu altı aylık bir süreçtir onun için düşünce artı duygu ve enter tuşuna basmış gibi beyinde inanışa döndüğü zaman artık o kişinin beyninde otomatik kısa yolu oluşuyor. Değerler dediğimiz şey aslında beyinde otomatik kısa yollar oluşturmaktır. Kişi bir değere inandığı zaman o değere göre kararlarını vermeye başlıyor.” dedi.
“Değerler eğitimi en güzel fırsat eğitimi şeklinde öğretilmeli”
Yakın ilişkilerde ve aile içinde olduğu gibi sosyal alanda da değerler eğitiminin önemine değinen Tarhan; “Mahremiyet duygusunda karşı tarafın özeline, özüne ve kutsalına saygı göstermek lazım. İnsanı medeni yapan şey kendi mağarasıyla komşunun mağarası arasına çit çekebilmesidir. Sınır çok önemli, nasıl apartmanda, dairelerde, köyde, tarlalarda sınırlar varsa insan ilişkilerinde de sınırlar vardır. Diğer bir duygu da dengeli olmaktır. Kararlı, tutarlı, devamlı olabilmek… Kar yağarken fırtınayla yağarsa pek tutmaz ama yavaş yavaş yağarsa tutar aynı şekilde değerler ve davranışlar kararlı, tutarlı, devamlı olursa tutuyor. Yani bir günde dört mevsim olan insanlar çocuklarına değer öğretemezler. Yakın ilişkilerde ve aile içinde olduğu gibi sosyal alanda da değerler eğitimi önemli. Değerler eğitimi en güzel fırsat eğitimi şeklinde öğretilmeli.” ifadelerini kullandı.
“Önyargının kaldırılması iknanın en önemli formudur”
İknanın modernleşmenin önemli bir unsuru olduğunu belirten Tarhan; “İknayı kullanan kişiler altı kriteri yerine getirdiklerinden emin olmalıdırlar. Önyargıları kaldırmak, bu kişinin özerk isteklerine ulaşmak, muhtemel zararlar, yararı hakkında dürüst tarafsız kanıt temelli bilgi sağlamak, en iyi karar verilen kişinin inanç seti ve görüşleri hakkında bilgilere dahil olmak üzere bu bilgilere makul bir yorumunu sağlamak, kişilerin mevcut duygusal reaksiyonlarını dengelemek için hastaların duygularına hitap ederken duygu yerine neden kullanmak. Duyguyla düşünce karışınca insanda konfüzyon oluyor. İnsan duyguyu düşünce zannediyor. Duygu hakkında neden kullandığı zaman duyguyla düşünceyi ayırıyor ve duygularını değer zannetmiyor. Bu durumda insan duygularını kanaat zannetmiyor, inanç zannetmiyor ve ‘Bu his gerçek değil.’ diyor. Vesveselerde de bunu kullanıyoruz, yani ön yargılar oluşturmaktan kaçınmak, değişen tercihlere karşı hassas olmak gerekiyor. Çünkü iknanın kişinin görüşünü ve bakışını değiştirmesi muhtemeldir. Önyargının kaldırılması iknanın en önemli formudur. Ön yargı hastanın karar vermesini olumsuz yönde etkileyen bilişsel mekanizma ve yanlış inançtır. Psikoterapideki yöntem budur. Onun yanlış inanışlarını bulup onun yerine doğru inanış koymak gerekiyor.” dedi.
“Değerler eğitimi durum değil süreçtir”
Mutluluk ve huzurun aynı şey olmadığına dikkat çeken Tarhan; “Mutluluk dediğimiz şey şu anda hazdır. Huzur uzun sürelidir. Huzur kişinin kendini güvende hissedebileceği, kendisiyle barışık olduğu durumdur. Mutluluk ise hazdır, kısa ve sahte mutluluktur. Dopamin mutluluğudur ama serotonin huzur duygusuyla, kendiyle barışık olma ile ilgilidir. Onun için serotonin azalması depresyona en çok neden oluyor. Burada iletişimde liderlik biçimleri çok önemli. Onun için eşimizle, çocuklarımızla, birlikte çalıştığımız insanlarla yahut da öğrencilerimizle hayat yolunda birlikte yürümemiz gerekiyor. Değerler eğitimi de birlikte yola çıkmaktır. Değerler eğitimi durum değil süreçtir. Onun için bizim iyi örnek olmamız gerekiyor. Hal dili ile anlatmamız gerekiyor.” şeklinde konuştu.
Muhabir: Eda Nur Keçeci
Okunma : 987
ÜHA