Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bağımlılık bireysel değil ekosistem temelli bir sorun”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Hayat Boşluk Kabul Etmez Bağımlılık ile Mücadele ve Eğitim Derneği (HAKMED) öncülüğünde, İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü ve Ankara Üniversitesi iş birliğiyle ‘Yaşamda Kal!’ mottosuyla düzenlenen “Hayat Boşluk Kabul Etmez Uluslararası STK Zirvesi”ne katıldı. Üsküdar Üniversitesi’nin de paydaşları arasında olduğu zirvede konuşan Tarhan, bağımlılığın bir ekosistem hastalığı olduğuna dikkat çekti. “Bireysel değil ekosistem temelli bir sorundur. Burada mikro ekosistem birey, orta ekosistem aile, çevre, toplum, makro ekosistem ise kültür, değerlerdir. Eğer biz değerleri ayakta tutamazsak, orta ve uzun vadede bağımlılığın önüne geçmemiz mümkün olmaz.” ifadelerini kullandı.

Grand Ankara Hotelde düzenlenen zirveye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Hayat Boşluk Kabul Etmez Bağımlılıkla Mücadele ve Eğitim Derneği Başkanı Dr. Mustafa Uzun, Cumhurbaşkanlığı Sağlık Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Toker Ergüder başta olmak üzere farklı STK’lardan temsilciler, Birleşmiş Milletler (BM) temsilcileri, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) temsilcileri ve çok sayıda davetli yer aldı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın katıldığı zirveye Başkan Erdoğan ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş tebrik telgrafı yolladı.
Zirve kapsamında bağımlılıkla mücadeleyi kazanmış Deniz Rahimoğlu ise mücadele hikayesini anlattı. Tarhan, kendisini tebrik etti.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “‘Hayat boşluk kabul etmez’ sözü çok anlamlı bir söz…”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, zirvede protokol konuşması gerçekleştirdi. Tarhan; “‘Hayat boşluk kabul etmez’ sözü çok anlamlı bir söz. Nörobilimin son çalışmaları bunu açıkça gösteriyor. ‘İnsan beyni nasıl çalışıyor?’ sorusuna odaklanan kognitif bir psikolog olan Hinton, 2024’te Nobel Fizik Ödülü aldı. Neden aldı? Çünkü yapay sinir ağları üzerine çalıştı. İnsan beyninin nasıl çalıştığına odaklanarak yapay zeka algoritmalarının temelini attı. Bu nedenle ona yapay zekanın babası ya da vaftiz babası deniliyor. Bir genetikçiyle birlikte bu ödülü aldı. Hakkında, ‘azınlıkta kalan fikrine ısrarla sahip çıktığı için’ Nobel aldı deniyor. Bu durum bize şunu hatırlatıyor, matbaa ve sanayi devrimini nasıl kaçırdıysak, yapay zeka devrimini kaçırmamamız gerekiyor. Yapay zekayı bağımlılık alanında nasıl kullanabileceğimize odaklanmamız gerekiyor. Nörobilimin ortaya koyduğu ‘hayat boşluk kabul etmez’ gerçeğinin önemli bir boyutu da şudur: İnsan beyni sonsuzluk ve anlam arayışı içindedir. Beyin özgürlük, ilişkisel tatmin, sosyallik arar. Bu kavramlar literatürde Yalom’un dört temel anksiyetesi olarak geçer. Kişi anlam arayışını, yalnızlığı giderme ihtiyacını, özgürlük arayışını ve bağlanma arayışını tatmin edemezse işte o zaman sonsuzluğu aramaya devam eder.” ifadelerini kullandı.
“Kazanın dibinde bir kaçak var”
Alkol ve madde kullanımını istatistiklerle ortaya koyan Tarhan; “İnsan beyninde bağlanma ihtiyacı vardır. Bununla ilişkili hormonlar vardır oksitosin ve dopamin de bunlardan biridir. Aslında bağımlılık, dopamin hormonunun kötüye kullanımıdır. Bu boşluğu dolduramadığımız zaman kişi maddeye bağlanıyor. Bir anlama, yüksek bir güce bağlanamazsa gidip maddeye bağlanıyor. Ya da geçici, dünyasal şeylere bağlanıyor ve tatminsizlik yaşıyor. Şu anda ruhsal hastalıklar küresel ölçekte artıyor. Dünya Sağlık Örgütünün geçtiğimiz yıl istatistiklerine göre cinayetlerin yüzde 85’i, tecavüzlerin yüzde 50’si, şiddet olaylarının yüzde 50’si, trafik kazalarının yüzde 60’ı, kadına yönelik şiddet olaylarının yüzde 70’i, alkol ve madde kullanımı sırasında işleniyor. Bu durum neyi gösteriyor? Toplumda bir kazanı doldurmaya çalışıyoruz. Devletimiz çalışıyor, savunma sanayimiz çalışıyor, her alanda yoğun bir çaba var; Türkiye’yi daha iyi bir noktaya taşımaya çalışıyoruz. Ancak kazanın dibinde bir kaçak var. Bir kayıp var. Bu tür olayların ve cezaevlerinde yaşananların büyük bir ekonomik maliyeti bulunuyor. Şu anda yaklaşık 800 bin denetimli serbestlik dosyası var. Bunlar, yasal sorun yaşayan ve yasaklı madde kullanan kişilerle ilgili. Bir de yasal sorun yaşamayan, bunun birkaç misli daha fazla sayıda madde kullanan kişiler olduğu biliniyor.” şeklinde konuştu.

“İnsanların bağımlı olmaması için pozitif pekiştirme yöntemini kullanıyoruz”
Bağımlılıkla mücadelenin sadece tıbbi bir mücadele olmadığını dile getiren Tarhan; “Şu anda gelişmiş ülke olarak tanımladığımız Birleşik Devletler’de, Avrupa’da, Londra’da, Paris’te, New York’ta sokaklar marihuana kokuyor. Bu nedenle geleceğimizin böyle olmaması için hala bazı avantajlarımız var ve bunları harekete geçirmemiz gerekiyor. Bağımlılıkla mücadele yalnızca medikal bir mesele değil sadece tıbbi bir tedavi süreci de değil. Hastane tedavisi çoğu zaman kolaycı bir yaklaşımla ele alınıyor 7–14 günde detoks uygulanıyor. Ancak asıl sorun hastalığın önlenmesiyle ilgili. Burada birincil koruma, ikincil koruma ve üçüncül koruma kavramları var. Medikal tedavi bu sürecin daha kolay ve kısa yoludur. Asıl önemli olan birincil korumadır yani sağlıklı bireylerin hasta olmaması için çalışmaktır. Bu kapsamda Üsküdar Üniversitesi olarak bir çalışma yaptık. Beş yıl boyunca 20 psikologla birlikte bir çalışma yürüttük. 9’uncu sınıflar için yardımcı ders kitabı olarak bir içerik hazırladık ve bunu üniversitenin web sayfasında ‘Mutluluk Bilimi ve Değerler’ adıyla yayımladık. Kitabın içinde çeşitli modüller bulunuyor örneğin anlam ve amaç modülü, şükran modülü, minnettarlık modülü, öfke kontrolü modülü ve empati modülü gibi. Bu modüllerle gençlere eğitim veriyoruz. Bağımlılık konusuna doğrudan girmeden, bilimsel metodoloji çerçevesinde rehber öğretmenlerin bu içerikleri alıp okullarda psikodrama çalışmalarıyla uygulamalarını hedefliyoruz. İnsanların bağımlı olmaması için pozitif pekiştirme yöntemini kullanıyoruz.” dedi.
“Keşfedici umutsuzluğu yaşayanlar, umudu yakaladıklarında güçlenerek çıkıyorlar”
Bağımlılığı yenmede gönüllülük kavramının önemini vurgulayan Tarhan; “Aile projelerinde çalışmak bereketlidir. Bağımlılık bir ekosistem hastalığıdır. Bireysel değil ekosistem temelli bir sorundur. Burada mikro ekosistem bireydir. Orta ekosistem ailedir, çevredir, toplumdur. Makro ekosistem ise kültürdür, değerlerdir. Eğer biz değerleri ayakta tutamazsak, orta ve uzun vadede bağımlılığın önüne geçmemiz mümkün olmaz. Bu sadece Türkiye için değil küresel olarak bir tehdittir. Ancak Türkiye bu tehdidi yenme konusunda çok daha şanslıdır. Çünkü bunu başarabilecek bir insan gücü vardır. Çok kıymetli derneklerimiz vardır. Sadece bugünü değil geleceği düşünen sivil toplum kuruluşlarımız vardır. Bu tür faaliyetlerin inşallah yeni projelerle devam etmesini temenni ediyorum. Gençlere dokunabiliriz, aileleri kazanabiliriz. Gönüllülük varsa bağımlı olan bir kişi için düzelmeyecek diye asla karamsar olunmamalıdır. Hatta biz buna keşfedici umutsuzluk diyoruz. Bazı insanlar umutsuzluğa düşüyor, ‘Her şey boş, mahvoldu, bitti.’ diyor, ‘Ben düzelmem.’ diyor. Oysa keşfedici umutsuzluğu yaşayanlar, umudu yakaladıklarında güçlenerek çıkıyorlar. Biz buna geliştiren travma diyoruz. Yaşanan travmadan güçlenerek çıkıyor ve hayatlarında yeni bir dönemi başlatabiliyorlar.” diyerek sözlerini sonlandırdı.

