Spor ve egzersizin psikolojiyi güçlendirmede etkisi olduğunu kaydeden psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, evde kalınan bu dönemde her gün mutlaka egzersiz ve spor yapılmasını tavsiye ediyor. Yarım saat egzersiz yapmak yerine günde 5-6 defa 5’er dakikalık “atıştırmalık egzersiz” yapılmasını öneren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Atıştırmalık egzersiz kişide rahatlama etkisi yapıyor” dedi. Tarhan, sosyal mesafe olsun ama ruhsal mesafe olmasın uyarısında da bulunuyor.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Koronavirüsün yol açtığı Covid-19 salgının fiziksel boyutu kadar psikolojik boyutunun da önemli olduğunu vurguladı.
Sahte Koronavirüs psikolojisine dikkat!
Dünyada yapılan bazı çalışmaların “sahte koronavirüs” vakalarını ortaya çıkardığını söyledi. Psikiyatri alanında yayın yapan bir mecra olan Medscape Psychiatry’de yayınlanan bir araştırmaya değinen Tarhan, “Burada bir araştırma yayınlandı. İngiltere, Kanada ve Mısır’da üç büyük merkezde yapılan araştırmada insanların %70’inin kaygı seviyesinin yüksek olduğu, ortalamanın üzerinde olduğu belirtildi. Bu % 70’lik oran çok yüksek bir oran. Bu araştırmada çok ilginç bir detaya dikkat çekiliyor ve sahte korona başladığı belirtiliyor. Yalancı korona yani Pseudo-Corona hastalığı başladığı söyleniyor” diye konuştu.
Dünyada görülen sahte Koronavirüs psikolojisinin ülkemizde de görüldüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, böylesine hassas bir dönemde gereksiz başvuruların zaman kaybına yol açtığını, sağlık personelinin işini kolaylaştırmak için gereken özenin gösterilmesi gerektiğini söyledi.
Bu dönemde anne babaların daha çok panik halinde olduklarını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bize bulaşırsa çocuklarımız ne olacak?’ diye ciddi ciddi düşünüyorlar. Bunun için dışarı çıkarken, alışverişe giderken gözleri hariç her taraflarını kapatarak gidiyorlar. Burada bir hasta psikolojisi var. Toplumda insanlar hastalığın bulaşma tehlikesine karşı maske kullanıyor. Aslında maskenin hasta kişiler tarafından sağlıklı insanlara bulaştırmamak için kullanılması lazım. Zaten böyle olursa önlenmiş olur” dedi.
Bilimsel kurallara uyarsak krizi aşabiliriz
Yaşanan korku ve kaygının kontrollü olmasının önemine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Uzmanların bu konuyla ilgili konuşmalarına dikkat etmeleri gerekiyor. Ortada bir küresel salgın var ve felaket sınırlarında. Fakat var olan bilimsel kurallara uyduğumuz zaman krizi yavaş ve sağlam bir şekilde aşabileceğiz. Bu duygunun verilmesi gerekiyor. Panik duygusunu besleyen beyanlar, insanları olumsuz etkiliyor. Bu uzmanların dikkat etmesi gereken önemli bir durumdur. Böyle durumlarda insanlarda kaygı ve korkunun olması normaldir. Bu korku ve kaygı bir bakıma faydalı bir şeydir. Yani kontrol edilebilen stres faydalıdır.
Böyle durumlarda insanların yeni duruma uyum sağlamaları gerekiyor. Yeni duruma uyum sağlayamayan, özgürlüğüne fazla düşkün insanlar vardır. Bu tarz insanlar böyle durumlarda sınırlara uymuyorlar, kalabalık yerlere, alışveriş yerlerine bana bir şey olmaz diyerek gidiyorlar. Hatta bazıları durumun abartıldığını bunu komplo teorisi olduğunu söylüyor. Stres var panik yok diyoruz. Stres burada olacak çünkü faydalı bir şey. Kontrol edemezse, abartı olursa, her durumda kötüyü düşünürse beynimizin sağlık algısını algılayan alanları var. Bedenimizin sağlıklı çalışıp çalışmadığını kontrol ediyor beynimizdeki sistem. O sistemi bozuyoruz biz. Beynimizde organları orkestra gibi çalışıp çalışmadığını kontrol eden zihinsel bir konfigürasyon var. Buna devamlı kaygıyla müdahalede bulunursak bozmuş oluyoruz” dedi.
Ailede krizleri fırsata çevirebilmek önemli
Böyle kriz durumlarında kişiler arasındaki ilişkilerin önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, aile içerisinde de doğru iletişim ve ilişkiye dikkat çekti. Bu dönemlerde insanların birbirlerinin kusurlarına değil, birbirlerinin olumlu yönlerine odaklı olmalarının sağlanması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bunu yapabilen kişiler böyle durumlarda krizleri fırsata dönüştürebiliyorlar.
Eşler, anne-çocuk ya da baba-çocuk arasında olan çatışmalarda birbirimizi korumamız, desteklememiz, rekabet etmek yerine birbirimizi tamamlamamız gerekiyor dememiz lazım. Bunu diyebilen kişiler bu tip durumlarda aile içerisindeki nitelikli beraberliği oluşturabilirler. En çok olumsuz etkileyen şey birbirlerini düzeltmeye çalışma durumudur. Ego savaşları oluyor. Benim dediğim senin dediğin, benim annem senin annen, benim param senin paran gibi güç savaşları oluşuyor ailede. Bu savaşların olduğu yerde huzur olmaz” uyarısında bulundu.
Sosyal mesafe olsun ama ruhsal mesafe olmasın
Bireylerin var olan stresi yönetmeleri gerektiğini de kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yapılması gerekenler konusundaki önerilerini şöyle sıraladı: “Çeşitli sloganlarla evde kal çağrısı yapılıyor. Zorunlu durumlar olmadıkça dışarı çıkmayalım. Bunu yapmak çok önemlidir. Hep beraber evde olunduğu durumlarda var olan şeyleri yeniden yapılandırmak gerekir.
Mesela bir kitap alınır ve o kitabı herkes beşer dakika sırayla bütün aile bireyleri okur. Televizyon, tablet ve akıllı cihazlar bunları unutturdu ama bizim geleneklerimizde vardır. Bu şekilde aidiyet duygusu ve kişilerin bağlanma duygusu artar. Birlikte zaman geçirmeyi başarmak gerekiyor. Aynı evde olup da mesafesiz terk ediş dediğimiz durumlar da var. Kişiler aynı evdeler ama birbirlerine uzaklar. Sosyal mesafe olsun ama ruhsal mesafe olmasın. Ruhsal mesafe olduğu zaman mesafesiz terk ediş ortaya çıkıyor. Herkesin özgür zamanı olabilir ama yarım saat bile olsa nitelikli beraberlik olmalı. Aile içinde takdir, övgü ve onay sözlerini kullanmak için fırsat kollayalım.”
Pozitif disiplin sağlanmalı
Bu dönemde ailelerin çocuklarıyla kurdukları iletişime de dikkat etmesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuklarda kritik kavram pozitif disiplindir. Ev disiplinsiz bir ortam olmamalı. Gevşek disiplin olan ortamlarda kurallar belli değildir anne ve baba farklı şeyler söyler. Bu tutarsız disiplindir. Pozitif disiplin olması gerekiyor. Çocukların davranışlarını düzelten anne-baba rolünden çıkıp bizim çocuklarımızın olumlu taraflarını çıkartmamız gerekiyor. Mesela bu odayı aydınlatmak istiyorsak kötüyü görmek yerine ne yaparım da burayı aydınlatırım diye düşünmemiz gerekiyor. Çocuğun da dünyasını aydınlatmak istiyorsak anne babaların çocuğa kötü şeyler söylemek yerine onun dünyasına olumlu, güzel şeyleri nasıl ekmeliyim diye düşünmeleri gerekiyor” dedi.
Hastaya moral vermek önemli
Toplumda pozitif vakaların artmasıyla birlikte hasta yakınlarının psikolojilerinin de etkilendiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hasta olan kişiyle görüşülemiyor. Böyle durumlarda hasta olan kişiye yalnız olmadığını hissettirmemiz gerekiyor. Devamlı onu düşündüğünü, manevi olarak kendisinin hakkında iyi dileklerde bulunulduğunu, dua edildiğini hissederse bir kimse böyle durumda daha huzurlu hasta olur. İnsanın kontrol edebileceği ve edemeyeceği şeyler var. İnsan gücünün yetmediği, kontrol edemediği şeylerde her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, her şeyi kontrol eden yüksek bir güce, değere inanıyorsa ona sığınıp teslim olan kişiler böyle durumları daha sağlıklı geçiriyorlar çünkü kontrol duygusu çok önemli insanlarda” dedi.
Korkalım ama panik yapmayalım
Hastalığın bulaşma korkusuna ve kaygısına karşı yapılması gerekenler olduğunu da ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Burada ‘Bize bulaşabiliyor’ düşüncesiyle hareket edip sosyal mesafe kuralı önemli. Yanımızda Covid-19 olan biri hapşırınca panik yapmadan elimizi yüzümüzü yıkamamız gerekli. Hatta en önemlisi burnumuzu ve ağzımızı çalkalamaktır. Bunu yaptığımız an virüs girse bile bize hemen temizleniyoruz. Çünkü ağızdaki asidin üremesini kolaylaştırıyor. Hiçbir şey yoksa bile günde en az beş kere ağzı burnu yıkamak gerekiyor. Bu durum bulaşmış olsa bile gideriyor. Panik yapacak bir şey yok. Bunun yanında bilim kurulunun da söylediği tavsiyelere uyalım. Panik yapmaya gerçekten gerek yok. Korkalım ama panik yapmayalım. Çünkü şu anda Türkiye’deki sağlık sistemi iyi bir sınav veriyor” dedi.
Öğrenciler bu serbest zamanı iyi değerlendirmeli
Bu dönemin herkes için farklı zorluklar getirdiğini, öğrencilerin de bu durumdan etkilendiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir kişi altmış dakikanın elli dakikası Koronavirüsü düşünüyorsa Koronafobi olmuştur. En önemli ölçü budur. Bunun dışında odasından çıkmıyorsa, kimseyle konuşmuyorsa bu fobi haline gelmiştir. Öğrenciler için aslında çok güzel bir serbest zaman oluştu. Bakın boş zaman demiyorum, serbest zaman diyorum. Serbest zamanda şu anda bir çok üniversite ya da orta öğretimde de aynı şekilde online olarak sanal derslerle dersler yürütülüyor. Serbest zaman olduğu için günü biz planlayacağız. Günlük planlama becerisi çok önemli bu noktada. Ama akıllı telefonu eline aldığında bir insan bir kaptırıyor saatlerce onunla uğraşabiliyor. Burada günlük planlama becerisi olan kişiler fark oluşturacak” dedi.
Duyguları düzenleme becerisi önemli
Şu anda önerilen sosyal mesafenin gerekli ve önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evdekilere, yakınınızdakilere sarılmak bile riskli. Uluslararası psikiyatride sosyal mesafe uzun sürerse sosyal insanlar arasında düşmanlık duyguları artar mı konusu tartışılıyor. Çünkü fiziksel temas insan beyninde mutluluk hormonunu salgılıyor, insanlar kendilerine karşı daha sıcak duygular besliyor ve güven oluşuyor. Mesafe arttıkça gönüllerde de mesafe olacak. Ruhsal mesafe de olabilecek. Burada duyguları düzenleyebilme becerisi önemlidir. Bunun geçici olduğunu bilerek hareket edersek daha rahat geçiririz.
Kriz durumlarında manevi değerleri yüksek olan kişiler daha şanslı. Bu durum insanın iç keşif yolcuğu yapması için bir fırsat. Nasıl dış dünya varsa içimizde de bir dünya var. Bununla ilgili “Korona Günleri” diye günlük tutulabilir. Kendi duygularımızla ya da başka şeylerle ilgili olabilir. Bu zamanlarda kişinin yetenekleri bile ortaya çıkabilir. Zor şartlar insandaki gizli potansiyeli tetikleme özelliğine sahip. Bu da bizim kendimizi keşfetmemizde bir fırsat olabilir. Özellikle manevi yönden bir insanın kendini arındırması, kendini iyi ve güzel özelliklerle ilgili hayaller kurması insanı güzelleştirir” diye konuştu.
Güncel gelişmeler de dozunda takip edilmeli
Güncel gelişmeleri takip ederken zaman açısından sınır konulmasının önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Televizyon veya akıllı telefonla ilgilendiğimiz zaman müthiş bir dünyaya giriyoruz. Kafa yormaya lüzum yok. Sinema kanallarında her şey var. Kriz açısından baktığımız zaman da hep aynı şeyi tekrar edip duruyorlar. Siz o gün ne olduğunu yarım saatte öğrenirsiniz. Bütün kanalları tek tek gezdiğiniz zaman aynı haberleri 10 defa daha tekrar ediyorsunuz. Bu durumun dozunu kaçırdığınız zaman zarar verir. İlaç nedir diye soruyorlar. İlaç, alınan şeyin dozudur. Bunun da dozunu kaçırırsanız hastalık haline gelir.
Aynı kişi, farklı kanallarda farklı cümlelerle aynı şeyi söylüyor. Şu anda bizim önümüze serbest zaman gibi bir hazine geldi. Bunu hedefimize yönelik kullanalım. Doğru hedefi olan kişiler bu zamanı iyi kullanırlar. Böyle durumlarda hedefi olmayan kimselerin canı sıkılır. İnsan soyut ve kavramsal düşünen bir varlık. Bu süreçte zihinsel keşif yolculuğuna çıkabilir, hayattan zevk alabileceği pek çok alan bulabilir. Bu durum kişiye göre değişir” diye konuştu.
Huzursuz bacak sendromu bu dönemde artabilir
Huzursuz bacak sendromu konusunda bu dönemde şikayetin arttığını belirten Tarhan, şunları söyledi: “Huzursuz bacak sendromu özellikle gece olan bir şey. Kişi bacağını sallama ihtiyacı hissediyor. Hatta bacağını kalorifer peteğine bağlayan kişi var. Uyutmadığı için. Her gece oluyorsa ilaç gerektiren bir durum. Bu durumda ise artması beklenir. Çünkü stres yükselince beyindeki serotonin ihtiyacı artar. Serotonin dönüşümü arttıkça ihtiyaç da artıyor, ihtiyaç arttığı zaman da çabuk bitiyor. Birkaç saatin stresi yok faydalı ama kronik stres zararlıdır. Kronik stres bağışıklık sistemimizi bastırarak olumsuz etkiler. Koronavirüse aday haline getirir sizi.
Şu anda bağışıklık sistemi çok önemli. Yönetilemeyen stres kişiye zarar veriyor. Böyle durumlarda tetikte olmak önemli. İnsan böyle durumlarda bir kedi gibi olacak. Bütün vücudu rahat olacak ama aynı zamanda bir kedi gibi tetikte olacak. Vücudun gevşek ama dikkatin tavan olduğu zamanda beyinde alfa dalgaları üretilir. Bu da öğrenmenin en açık olduğu pozisyondur. Benin alfa dalgası ürettiği dönem bilgi kaydetmenin de açık olduğu bir dönemdir.”
Egzersiz atıştırması yapın
Spor ve egzersizin psikolojiyi güçlendirmede etkisi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu dönemde her gün mutlaka egzersiz yapılmasını tavsiye etti: “Her türlü spor beyinde endorfin salgıladığı için bu dönemde egzersizi öneriyoruz. Endorfinin iki özelliği vardır. Birincisi haz verir. İkinci olarak da kaslarda ağrı kesici etkisi vardır. Romatizmaya bile iyi gelir. Bu sebeple kişi spordan sonra kendini rahatlamış ve gevşemiş hisseder. Evde kalınan süreçte günlük spor ve egzersiz yapılmalı. Her insanın günlük en az 5 bin adım atması gerekiyor. Günde 5 bin adım atmayan insan hem yağ yakamaz hem de vücuttaki kas stokunu desteklememiş olur. İleri yaşlarında güçsüz olur.
Uzmanlar egzersiz atıştırması yapın diyorlar. Yani oturup yarım saat egzersiz yapmak yerine 5’er dakikalık günde 5-6 defa egzersiz yapmak. Bu atıştırmalık da kişide rahatlama etkisi yaratır. Evde kaldığımız bu süre içerisinde kendi önem piramidimizi oluşturalım. En tepeye en önemlisini koyarak önemliden önemsize doğru bir sıralama yapalım. Bir de öncelik piramidimiz olsun. Sabah kalkınca en öncelikli işimiz ne ise onu yapacağız. Önem ve öncelik piramidi olan kişiler zaman yönetimini iyi yaparlar.”
Düşünceleri yatağınıza taşımayın
Bu dönemde yaşanan uyku sorunlarına da değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Daha önce uyku sorunu olmayıp bu dönemde ortaya çıkan bir uyku problemi var ise yüksek ihtimalle strestendir. Stres uyku kaçırır. İnsan nasıl yatağa yatmadan önce kıyafetlerini çıkarır, pijama giyerse düşüncelerini de yatağa yatmadan önce çıkartması lazım. Zihnini yatmadan önce boşaltıp rahatlaması lazım.
Tabi bu kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Kişi zihinsel uyarıcı şeyler yaparsa yatmadan önce mesela cep telefonuyla yatağa yatarsa uykusu tabi ki kaçar. Kişinin kendini bilmesi önemli. Bağışıklık sistemini en çok koruyan kaliteli uykudur. Şu sıralar insanlar diğer zamanlarda uyudukları uykuyu 1-2 saat artırsınlar. Çünkü bağışıklık sistemlerimizin güçlenmeye ihtiyacı var” uyarısında bulundu.
1.5 metrelik mesafenin sosyal izolasyon mesafesi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ondan daha yakın temaslarda yürünüyor ve maskesiz yürüyüş yapılıyorsa, karşı tarafta solunum sıkıntısı varsa ve yüz yüze gelirse o zaman bulaşma ihtimali var. Ama mesafeyi koruyorsa hiç maskeye de gerek yok. Solunumdan bu şekilde bulaşmaz” dedi.
Çocuklara açıkça anlatılmalı
Panik bozukluğu olan kişilerin beyninde kontrol bozukluğu ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ebeveyn tutumlarının çocukların psikolojisini etkilediğini kaydederek “Beynin hipotalamus bölgesi orkestra şefi gibi çalışır. O bölgenin kimyası bozulduğu zaman vücuttaki ahenk bozulur. Kolu uyuşsa felç oluyorum zanneder. Korksa aklımı kaybediyorum öleceğim diye düşünür. Ama basit bir şekilde değil, kişi aklını kaybediyormuş gibi dehşete düşer. Tıbbi tedavi gerekir bu yüzden. Anne babaların çok telaşlı olduğunu görüyoruz. Böyle durumlarda çocuklar göz ucuyla anne babalarını izlerler. Anne baba rahatsa çocuk da rahat olur.
Çocuklara durumu açıkça anlatmak gerekiyor. Çocuktan bilgi saklamak ona kötülüktür. Sahte bir gerçeklik dünyasında çocukları yaşatmayalım. Sonra çocuklar daha kırılgan oluyorlar. Hayatın sadece güzelliklerden oluşmadığını, olumsuz şeylerin de olabileceğini çocuklara anlatmak gerekiyor” diye konuştu.
Koronavirüsün yeni bir dünya düzeni oluşturacak kadar güçlü olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsanlarda ruhsal olarak iz bırakıyor. Sosyal hayatta iz bırakıyor. Ekonomi yeniden yapılanacak. Sağlık sistemleri de aynı şekilde. Milattan önce milattan sonra diye konuşuyorduk, şimdi Koronavirüsten önce Koronavirüsten sonra diye konuşacağız. İkinci dünya savaşı bile belli bir coğrafyada oldu. Küresel olmadı. Küresel tehdide karşı iyi pozisyon alan üstün çıkacak. Yanlış pozisyon alan alaşağı olacak. Böyle durumlarda halka güven verecek davranışlar önemlidir. Böyle durumlarda sağlık sistemimizin adapte olması lazım” dedi.
Ailede ötelenen sorunlar patlayabilir
Dışarı çıkma yasağından sonra küresel olarak boşanmaların arttığı ya da artacağı yönünde söylemler olduğunu da kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sorunları öteleyen aileler bir araya geldiği zaman sorunlar gün yüzüne çıkar. İşte o zaman kriz başlar. Şu ana kadar herkes kendi telaşındaydı, işinde gücündeydi. Fakat şimdi herkes evde ve sorunlar gün yüzüne çıkıyor. Mecburen sıkı temas var, ötelenen sorunlar patlayacak. Kişilerde mental esneklik varsa yeni duruma yeni çözüm üretirler. Ama inatçı kişiler bu durumda kaybedenler olacaktır. Şimdiki kültür de özgürlükçü bir kültür. Haklılar da. Kişiler problem çözme odaklı olursa bu krizi rahat atlatır. Problem çözmeyen aileler anca boşanmaya gider” dedi.
Okul öncesi çocuklara yapılan uzaktan videolu eğitimin ailenin de eğitime katılması açısından yararlı olabileceğini kaydeden Tarhan, “Burada bir şans var. Şimdiye kadar çocuk okula gidiyordu ve öğretmenle ikisi vardı. Şimdi uzaktan öğretim sayesinde anne de baba da eğitime katılabilecek. Çocuğun yanında olacak. Birlikte olacaklar en önemlisi. Anne baba bu süreçte çocuklara karşı sabırlı olsun” dedi.
İç keşif yolculuğumuza çıkalım
Manevi terapinin bu süreci atlatmada etkili olabileceğini de kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Böyle durumlarda insan iç keşif yolculuğuna çıkmalı. Dış dünyamız ne kadar zenginse iç dünyamız da o kadar zengin. Hayal dünyamızda güzel şeyler inşa edelim. Biz manevi yönden kültür olarak çok şanslıyız. Anadolu irfanımız güzelliklerle dolu. Müthiş bir manevi birikimimiz var. Fakat eski sorulara eski cevaplar vermeyelim. Yeni cevaplar verelim. Fakat bunu yaparken de kökümüzden de kopmayalım” tavsiyesinde bulundu.
Okunma : 3734
ÜHA