Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Amacımız toplumdaki sorunları büyümeden önlemek”
Üsküdar Üniversitesi, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) doğrultusunda üniversitelerin toplumsal kalkınmaya aktif destek sunması amacıyla kurulan Toplumsal Katkı Koordinatörlüğü çalışmalarını güçlendirmeye devam ediyor. Düzenlenen 2’nci İstişare Toplantısı akademi, kamu ve sivil toplum temsilcilerini bir araya getirdi. Bu kapsamda Üsküdar Üniversitesinin Türkiye’de en çok girişimci çıkaran üniversite olduğuna dikkat çekildi. Toplantıya katılan Üsküdar Kaymakamı Adem Yazıcı, toplumsal katkı meselesinin oldukça önemli olduğunu vurguladı. Aynı zamanda Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan da modernizmin saldırısı karşısında ailenin son sığınak olduğunun ve ikinci büyük tehlikenin bağımlılık olduğunun altını çizdi. Tarhan aynı zamanda Koordinatörlüğün amacının öğrencileri de katarak toplumdaki sorunların büyümeden önlemesi olduğunu belirtti.
Merkez Yerleşke Senato salonunda düzenlenen toplantının moderatörlüğünü Üsküdar Üniversitesi Toplumsal Katkı Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Nebiye Yaşar gerçekleştirdi.
Toplantıya Üsküdar Kaymakamı Adem Yazıcı, Rektör Danışmanı, Grup Koordinatörü Öğr. Gör. Serdar Karagöz, STK’lardan İlim ve Fazilet Vakfı Genel Başkanı Mahmut Ekşi, İTO Meclis Üyesi ve İş İnsanı İshak Koçoğlu, Üsküdar İş İnsanları Platformu Başkanı Erdal Çurgatay, KOSGEB Genel Başkan Yardımcısı Selim Serkan Ercan ve Çanakkale ve Trakya Eğitim Kültür Konfederasyonu Genel Başkanı Yüksel Arslan ile Toplumsal Katkı Koordinatörlüğü bünyesinde bulunan akademisyenler katıldı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Modernizmin saldırısı karşısında aile son sığınağımız”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, önümüzdeki yılların Türkiye için ciddi bir kriz olduğuna dikkat çekti. Tarhan; “Çeşitli dijital platformlarda çeşitli konularda seminerler, toplantılar yapılıyor. Onun için yapılandırılmış, projelendirilmiş katkı önemli. Şu anda dünyada 2,1 olması gereken doğurganlık oranı 1,50’nin altına düştü. Yani bu ciddi bir şey. Önümüzdeki yıllar Türkiye için çok ciddi bir kriz. Sadece aile yılı değil, 10 yıllık olarak zaten Cumhurbaşkanımız açıkladı. Bu nedenle aile konusundaki çalışmaya devam etmemiz gerekiyor. Türkiye değil, küresel olarak aileyi hedefe almış bir modern savrulma, modern saldırı var. Modernizmin saldırısı karşısında ailemiz son sığınağımız. Modernizmin getirdiği teşhir çılgınlığı, egoizm ve çıkarcılığın ön plana çıkması, kapitalist ahlakın küresel ahlak olması. Kapitalist ahlak doyumsuz, sorumsuz, sınırsızca büyümek ister. Karı maksimize eden bir ahlak. Kahneman bu konuda Nobel ödülü aldı. İnsan homo economicus değil, ekonomik varlık değil. Çıkarı maksimize eden bir varlık değil. İnsan homo psychologicus'tur. Duyguları da var insanın. Alışveriş yaparken, yatırım yaparken, satın alma davranışında duygularıyla da hareket ediyor diye ön plana çıktı ama kapitalizm rüzgârı karşısında çok zayıf kalıyor. Biz artık kendi sahamızda bunu yapmaya çalışıyoruz. Üniversite olarak bizim vizyonumuzun bir parçası.” şeklinde konuştu.
İkinci tehlike: Bağımlılık!
Eğitici eğitiminin önemine değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, istatistiklerde çok ciddi bir artış olduğundan bahsetti. Tarhan; “Şu an ikinci tehlike bağımlılık. Bağımlılık aileyi ciddi şekilde etkiliyor. Şu anda ABD’de, Kanada’da sokaklar esrar kokuyor. Bizde de aynı şeyin olmaması için bağımlılık önleme yılı diye 10 sene sonra yapmaya mecbur kalabiliriz. Hastalar bize geldiği için görüyoruz istatistiklerde çok ciddi bir artış var. Adalet Bakanlığı ile bir proje yazdık. Hasanpaşa’daki denetimli serbestliğe “GÜVENKOR” diye bir proje yazdık. Burada eğitici eğitimi vermek istiyoruz. İnsanlara bağımlılık şöyle kötüdür böyle kötüdür diye anlatmak değil. Bütün dünyadaki bağımlılık karşıtı politikalar kişilere güven duygusu kazandırmayı hedefliyor. Kişi pozitif duyguları güçlendirdiği zaman maddi ihtiyaç hissetmiyor. Yani koruyucu sağlık hizmeti yapmak, bununla ilgili modüllerimiz her şeyimiz hazır. Aileye dair bilim modülleri zaten yayınladık. Kitap haline geldi. Uygulanması öngörülen şehirlerimizin bunu Gaziantep Belediyesi gibi uygulayabilmesi lazım. Gaziantep’te eğitici eğitimi yaptık. Bunun üzerine Sayın Bakanımız Fatma Şahin, ‘Aile Akademisi’ni açtı. Oraya giren kimse birçok problemi büyümeden çözebiliyor. O zaman Sayın Bakanımız, ‘İstanbul’da da açalım.’ dedi. Biz eğitici eğitimi vermeye hazırız. Bu da sosyal bir proje. Biz devamlı bize insanlar gelsin değil. Eğitici eğitimi yapalım, sistemik olarak sonra yürüsün diye düşünüyoruz. Bu şekilde projeler yapabiliriz.” dedi.
Amacımız toplumdaki sorunları büyümeden önlemek…
Kendini aşmayı başaran insanın hem kendini hem de başkalarını mutlu ettiğini belirten Tarhan; “Öğrenciler okullarda çeşitli yerlerde çalışmalar yapabilirler. Amacımız öğrencilerimizi de katarak toplumdaki sorunları büyümeden önlemek. Klinik hale geldikten sonra tedavi var ama çok zor. Yani klinik vaka haline gelmeden sosyal koruyucu ruh sağlığı. Hatta buna prososyallik deniyor literatürde. Bu yaptığımız prososyallik çalışması insanlara önceden dokunarak hasta olmamasını sağlayan çalışmalar, koruyucu çalışmalar. Bunu kendini aşabilen insan yapabiliyor. Sadece kendi çıkarını düşünen insan yapmıyor. Maslow'un hiyerarşisinde en tepede kendini gerçekleştirmek vardı. Fakat Maslow vefatından önce bu hiyerarşiyi değiştirmiş. Bunu ABD 2017’de yayınladı. O zamana kadar saklamışlar. Çünkü kendini aşma, gerçekleştirme deyince kapitalist ahlak yardımlaşmayı, işlem maliyetini artırır ve bu verimliliği düşürür diye düşündüğü için hiç istemiyordu. Baktılar bu sefer intihar artıyor, hastalık artıyor, ‘Bunları yapmamız lazım.’ diye yayınladılar. En tepesine şimdi kendini gerçekleştirme değil, kendini aşmayı koydular. İnsan sosyal ihtiyaçların en tepesinde kendini aştığı zaman zaten mutlu oluyor. Nörobilim çalışmaları da bunu doğruladı. Bir insan kendini aşmayı başardığı zaman hem kendi mutlu oluyor hem başkasını mutlu ediyor. Beyindeki mutlulukla ilgili kimyasallar yani nörolojik hassasiyeti öyle yaratılmış. Kendine çalışmaya göre yaratılmamış. Başkalarını da düşünerek çalışmaya göre yaratılmış nörolojik hassasiyetimiz. Bu nedenle bu çalışmalar aslında bizim fıtratımıza uygun çalışma. Fıtratımıza uygun bunu yapmak kendi fıtratımıza uygun, biyolojik doğamıza, nörolojik yapımıza uygun çalışma demektir.” ifadelerini kullandı.
Üsküdar Kaymakamı Adem Yazıcı: “Toplumsal katkı meselesi gerçekten çok önemli”
Üsküdar Üniversitesinin çok önemli projelere katkı sağladığını belirten Üsküdar Kaymakamı Adem Yazıcı; “Hizmetimizin, çalışmamızın merkezinde gençlerimiz ve ondan önce eğitim var. Üsküdar Üniversitemiz bu noktada çok öncü ve değerli. Toplumsal katkı meselesi gerçekten çok önemli. Kendi kendimize toplum, gençlik nereye gidiyor gibi soru işaretleriyle fazlaca eleştirel bakarız ama sorumluluğumuz bu noktada nerededir, bize ne görev düşer? Daha doğrusu kendimizdeki sorumluluğu çok fazla üzerimizde hissetmeyiz. Hep çoğunluğunu devletten bekleriz, öteleriz ve başkasında sebep ararız ama biz neredeyiz, biz ne yapıyoruz çok sormayız. Üniversitelerimizin bu noktada çok önemli bir misyona haiz olduğunu düşünüyorum. Şüphesiz akademik başarı ve faaliyet birinci öncelik ama sosyal sorumluluk dediğimiz bir ölçekte toplumsal sorumluluk olarak değerlendirdiğimiz bu noktada Üsküdar Üniversitemizin geçmişte olduğu gibi bugünlerde de çok önemli projelere katkı sağladığını memnuniyetle görüyorum.” şeklinde konuştu.
“Toplumun temel katmanlarına yönelik projelerimiz var”
Aileyi sağlam temeller üzerine oturtmak için yapılan çalışmaların çok önemli olduğuna dikkat çeken Yazıcı; “Toplum kavramı gerçekten çok önemli. Cumhurbaşkanımızın talimatıyla 2025 yılını aile yılı ilan ettik. Daha sonra bir yıl olarak değil bunu 10 yıllık bir sürece yaymak gerektiğini ve aile kavramı üzerinde 10 yıllık özel bir çalışmanın olacağını buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Aileyi ne kadar sağlam temeller üzerine oturtursak devletimiz de milletimiz de o kadar güçlü olur. İyi, ahlaklı, kişilikli, kimlikli, karakterli, kalifiye ve kaliteli insan yetiştirmek bizim temel görevimiz ve sorumluluğumuz olmalı. Bütün eğitim kurumlarımızın sorumluluğu öyle olmalı. Sanayi şehri değiliz. Nitelikli insan yetiştirme, iş gücü yetiştirme noktasında ilköğretim, ortaöğretim dahil üniversitelerimizin de çok ciddi bir sorumluluğu var. Bu noktada elimizden gelen gayreti çabayı sarf ediyoruz. Özellikle aile yılı olması hasebiyle toplumun en temel katmanlarına yönelik çeşitli projelerimiz var. Kaymakamlık olarak bu noktada Üsküdar Üniversitemiz ki kuruluş maksadı gayesi toplumsal mutluluğun, refahın ön plana çıkması, hocamın özellikle branşı olması hasebiyle biz her türlü iş birliğine hazırız.” dedi.
En büyük cevherimiz gençlerimiz…
Nüfusun çok iyi ve nitelikli yetiştirilmesi gerektiğinden bahseden Adem Yazıcı; “Yapılan istatistiksel çalışmalarda nüfus artış hızımıza baktığımızda 2100 yılında şu an 85 milyon olan nüfusumuzun 65 milyon olacağı öngörülüyor. Yani normal şartlarda baktığımızda 100 milyonu geçmemiz lazım. Ama bu nüfus artış hızı aslında azalış hızı diye bunu revize etmek lazım. Azalıyoruz. Dolayısıyla gittikçe kan kaybediyoruz. Bizim en büyük cevherimiz insanımız, gençlerimiz, nüfusumuz. Bu tavsiyemiz en büyük kıymetli malımız. Dolayısıyla bunu kaybetmememiz lazım ama nüfusu da çok iyi nitelikli yetiştirmemiz lazım. Erozyona yönelik olarak çok ciddi engeller var. Başta hocam değindi, bağımlılık olmak üzere. Bu bağımlılığı sadece madde bağımlılık olarak değerlendirmemek lazım. Başlıklar artık çoğalmaya başladı. Bizim bağımlılıkla mücadele kurulumuz var Kaymakamlığımızın uhdesinde. İki ayda bir toplantılar yapıyoruz. Üniversitemizden de katılım sağlanıyor. Dolayısıyla bu noktada da bize düşen her türlü yardıma iş birliğine hazırız.” ifadelerini kullandı.
Daha sonra İlim ve Fazilet Vakfı Genel Başkanı Mahmut Ekşi, Vakıf geleneğinin toplumsal katkının en köklü unsuru olduğunu, üniversitelerle iş birliğinin bu mirası geleceğe taşıdığını belirtti.
İTO Meclis Üyesi, İş İnsanı İshak Koçoğlu iş dünyasının sosyal katkı projelerine olan ilgisini ifade ederek, üniversite ile girişimcilik ekosisteminin ortak projeler geliştirmesi gerektiğini vurguladı.
Üsküdar İş İnsanları Platformu Başkanı Erdal Çurgatay, yerel aktörlerin katkısıyla başlayan projelerin ulusal çapta büyüyebileceğini ve bunun sosyal kalkınmaya ivme kazandıracağını söyledi.
Çanakkale ve Trakya Eğitim ve Kültür Konfederasyonu Genel Başkanı Yüksel Arslan, sivil toplumun üniversitelerle yan yana gelmesinin, toplumsal sorunların çözümünde en güçlü araçlardan biri olduğunu dile getirdi.
KOSGEB Genel Başkan Yardımcısı Selim Serkan Ercan ise KOBİ’lerin Üniversite–STK iş birliklerinden doğrudan faydalanabileceğini, sürdürülebilir iş modellerinin bu tür toplantılarla gelişebileceğini belirtti. Ercan aynı zamanda Üsküdar Üniversitesinin Türkiye’de en çok girişimci çıkaran üniversite olduğuna da dikkat çekti.
Yerelde yürütülen projeler ulusal ölçekte de örnek teşkil ediyor
Düzenlenen toplantıda Üniversite-Kamu-STK iş birliğinin toplumsal katkı vizyonunun sürdürülebilirliğine önemli katkılar sunduğuna dikkat çekildi. Aynı zamanda Üsküdar’ın sosyal ve kültürel mirasına dikkat çekilerek yerelde yürütülen projelerin ulusal ölçekte örnek teşkil ettiği de ifade edildi.
Son olarak ise toplumsal katkının, üniversitenin üçüncü misyonu olarak “Toplum için bilim, gelecek için etki” vizyonunun en önemli ayağı olduğu vurgulandı.
Toplantı teşekkür belgelerinin takdimi ve toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.