Modern yalnızlığın son sığınağı aile!

12 - Sorumlu Üretim ve Tüketim16 - Barış Adalet ve Güçlü Kurumlar17 - Amaçlar İçin Ortaklıklar3 - Sağlıklı ve Kaliteli Yaşam

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Sakarya Üniversitesi ile Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi ev sahipliğinde Genç Akademisyenler Birliği Sakarya İl Temsilciliği tarafından düzenlenen programa katıldı. “Neden Son Sığınak Aile?” başlığında söyleşen Tarhan, toplumda ahlaki değerlerin ve aile normlarının önemine dikkat çekti. Modern dünyanın bireyi yalnızlaştırdığını ve bu ortamda ailenin son güvenli liman olduğunu vurguladı. İnsanın en büyük sığınağının aile olduğunu vurgulayan Tarhan, aileyi zayıflatan faktörlere de dikkat çekti. 

Sakarya Üniversitesi Kültür ve Kongre Merkezinde Uzman Psikolojik Danışman Emre Gürkan moderatörlüğünde gerçekleştirilen programa Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hamza Al, Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Sarıbıyık ile çok sayıda akademisyen katıldı.

“Duygularımızın beyinde karşılığı var”

Koruyucu ruh sağlığıyla ilgili çalışmalara değinen Tarhan; “1996’larda bir bilim devrimi yaşandı. Descartes Yanılgısı adlı bir kitap çıktı. O kitaptan sonra her şeye akıl diyen bilim Descartes’in rasyonalizminin aslında insan beyninin duygularını da işleyen alanları olduğunu ortaya koydu. Duygularımızın da beyinde karşılıkları var denildi. Bu alan ortaya çıkınca ben mesleki olarak bu konunun bizim değerlerimizle, Anadolu irfanıyla ve inançlarımızla çok örtüştüğünü gördüm. O dönemde hemen bu alanı benimsedim ve bu konuları işlemeye başladım. Çünkü toplumda ahlaki bir kötüye gidiş vardı. Bu durumun aileye de sirayet edeceğini düşündüm. Bununla ilgili koruyucu ruh sağlığı çalışmaları yapmaya başladım. İlk kitabı da 2000 yılında yayımladık.” diyerek sözlerine başladı. 

“Ahlaki normları korumak bizim elimizde”

Kişiliğin oluşmasının bireyin yetişme tarzına bağlı olduğunu belirten Tarhan; “İnsanı yanlış yapmaktan koruyan üç tane norm vardır. Birincisi hukuki normlar. Hukuki normlar kurallardır. Şu anda dünyada hiçbir ülkede hukuki normlar tam anlamıyla korunmuyor. Kanunlar yazılıyor ama bir süre sonra yalnızca kağıt üzerinde kalıyor. İkinci koruyucu norm, sosyal normlardır. Yani toplumsal değerler, gelenekler, örf ve adetler. Ancak bu alan da şu anda hızla değişiyor. Üçüncü koruyucu norm, aile normlarıdır. Peki aile normlarını neden koruyamıyoruz? Çünkü evin artık açık bir kapısı var, akıllı telefon. Kontrolsüz bir şekilde evin en güvenli ortamına kadar girebiliyor. Dördüncü norm ise hem insanı hem aileyi koruyan ahlaki normlardır. Ahlaki normlar, vicdanımızdaki iç jüri yani içsel denetimdir. Bu zihinsel gelişimin bir parçasıdır. Artık kişiliğin şekillenmesi tamamen bireyin yetişme biçimine bağlı. İyi yetişirse iyi, kötü yetişirse kötü oluyor. Ahlaki normları korumak bizim elimizdedir. Bunu kimse elimizden alamaz. Teknoloji bile biz izin vermedikçe ahlakımızı değiştiremez. Şu anda ahlakımızı değiştirmeye çalışıyorlar. Özellikle aile konusunda bize düşen en önemli sorumluluk kendi ahlaki normlarımızı korumaktır.” ifadelerini kullandı.

Aile: Modern yalnızlıkta son güvenli liman

Günümüz dünyasında artan yalnızlık hissinin ve zayıflayan duygusal bağların bireyleri daha kırılgan hale getirdiğini, teknolojinin, kariyer hedeflerinin ve bireyselleşme baskısının kişileri izole ettiğini ifade eden Tarhan, bu zorlu koşullarda insanın en büyük sığınağının aile olduğunu söyledi. Ailenin, bireyler için vazgeçilmez bir "duygusal güven alanı" oluşturduğunu ve aidiyet duygusunun psikolojik sağlık için hayati önem taşıdığını vurguladı.

Aile kurumunu tehdit eden faktörler…

Tarhan, konuşmasında aile yapısını zayıflatan temel nedenlere de değindi. Aşırı bireycilik, "ben" merkezli yaşam tarzı, sosyal medyadaki sürekli onay arayışı, ağırlaşan ekonomik şartlar ve ilişkilerin tüketilebilir görülmesi gibi faktörlerin aile kurumunu tehdit ettiğini kaydetti. Sevginin eksik olduğu bir ailede büyüyen bireylerin ileriki yaşamlarında ciddi bağlanma sorunları yaşayabileceği uyarısında bulunan Prof. Dr. Tarhan, sevgi dolu bir aile ortamının önemini bir kez daha dile getirdi. 

“Aile problemlerinde arabuluculuk çok etkili olur”

Aile arabuluculuğu sisteminin önemine değinen Tarhan; “Ticari arabuluculuk açıldı ve yüzde 70 oranında fayda sağladı. Şimdi kira davaları için de arabuluculuk sistemi var ancak aile arabuluculuğu hala açılmadı. Normalde aile meseleleri doğrudan mahkemeye taşınıyor. Mahkemeye çıkınca da herkes karşı tarafı suçluyor, kötülüyor. Böyle olunca geçimsizlik gerekçesiyle boşanma gerçekleşiyor, hiçbir uzlaşma zemini kalmıyor. Halbuki Kur’an-ı Kerim’de ‘Hakem tayin edin.’ deniyor. Ailede bir problem varsa Allah önemsiz bir konu için böyle bir hüküm verir mi? Demek ki bu çok önemli bir mesele. Hakem gibi yani bir arabulucu devreye girdiğinde, avukatlar konuyu sadece hukuki zemine oturtur ama arabuluculuk tarafları uzlaştırmaya yöneliktir. Elbette burada bazı istisnalar olabilir eğer şiddet, fiziksel zarar gibi durumlar varsa o ayrı tutulmalıdır. Ancak bunun dışındaki aile problemlerinde arabuluculuk çok etkili olur. Gaziantep’te bu sistem pilot olarak denendi ve sonuç alındı. Şu anda bütün belediyeler veya devlet kurumları bu tarz Aile Akademileri kurarak bu modeli uygulayabilir. Bu da koruyucu bir önlem olur. Ailenin parçalanmaması için çok önemli bir adım olur.” şeklinde konuştu. 

“Evlilik yeni bir yaşam formunu kabul etmektir”

Aşkın, evlilikte sebep değil sonuç olduğunu söyleyen Tarhan; “İnsanın niyeti iyiyse bir şekilde doğru yolu bulur. İyi niyet varsa, sevgi varsa o kişi mutlaka bir formül bulur çözüm üretir. Yani burada sevgi de önemlidir ama yüzde 100 sevgi olmaz. Yüzde 50’nin üzerindeyse o ilişki yürür. ‘Sevgi + İş birliği = Mutlu Evlilik’. İş birliği kurmayı başaracaksınız. Aşk evlilikte sebep değil sonuçtur. Şimdiki kuşak evlenmek için âşık olmayı bekliyor. Geçen bir video izledim ‘Aşk nedir?’ diye soruyorlar, adam ‘Aşk elektriktir iki tarafın birbirine elektrik alıp vermesidir.’ diyor. ‘Evlilik nedir?’ diyorlar ‘Faturadır.’ diyor. Yani olaya bu kadar basit bakmamak lazım. Evlilik fatura değildir ama bir bedeli vardır. Ben evliliği H₂O’ya benzetiyorum. Hidrojen ve oksijen atmosferde özgür dolaşır biri yakıcı, biri patlayıcıdır ama bir araya geldiklerinde özgürlükleri gider, buna karşılık yeni bir yaşam formu oluşur. Evlilik de böyledir. Evliliğe girdiğiniz zaman ‘Hem özgür olacağım hem kafama göre yaşayacağım hem evli olacağım.’ diyorsanız, bu mümkün değildir. Evlilik H₂O gibi yeni bir yaşam formunu kabul etmek demektir.” dedi.

“Tevhit inancının akla en uygun inançtır”

Bilimsel sağlamlığın bu çağdaki önemini vurgulayan Tarhan; “Bilimsel sağlamlık şu anda İslamiyet’in ve Kur’an’ın lehinedir. Bu yüzden biz bilimsel sağlamlığı kullanarak bu çağın insanını ikna edebiliriz. Din ayrı, bilim ayrı anlayışını benimsememeliyiz. Şu anda bakıyorum birçok ilahiyatçı din ayrı, bilim ayrı deyip rahatlıyor. Oysa din ve bilim aynı hakikatin iki farklı dalıdır. Birbirine aykırı değildir. Zaten bu, ilm-i kelamın konusudur, rasyonel inanç. Rasyonel inanç dediğimiz şey tevhittir. Bugün bilim tevhit inancının akla en uygun, en tutarlı inanç olduğunu gösteriyor. Bu nedenle bizim görevimiz, bunu anlatmak olmalı. Bir anne veya baba, çocuğuna bunu anlatabildiğinde çocuğa sadece bilgi değil iman bilinci de kazandırmış olur. Anne ve babanın burada görevi uyarmak ve rehberlik etmektir.” şeklinde konuştu. 

“Bu çağın dili samimiyet ve ihlas dili olmalı”

Kadın ve erkeğin birbirini tamamlaması gerektiğinden bahseden Tarhan; “Şu andaki küresel sistem evliliği kadın erkek rekabetine dönüştürdü. Halbuki İslamiyet’in tarif ettiği aile modelinde kadın erkek tamamlayıcılığı vardır. Kadın ve erkek birbirinin rakibi değildir birbirine hükmetmeye çalışmaz, tam tersine birbirini tamamlar. Bizim kültürümüzde aile yapısı buna güzel bir örnektir. Evde herkes birbirine saygılı davranır. Ev bir sığınak bir güvenli alan haline gelir. Eskiden aile bir sevgi yuvasıdır diyorduk şimdi güven yuvası diyoruz. Çünkü güvenli bir alan oluşması için zaten sevgi gerekir. Unutmamak gerekir ki, ihlas dili en tesirli dildir. İhlas, samimiyet… İşte bu çağın dili samimiyet ve ihlas dili olmalıdır.” diyerek sözlerini sonlandırdı. 

Yoğun ilgi gören konferans, katılımcıların Prof. Dr. Nevzat Tarhan'a yönelttiği soruların yanıtlandığı soru-cevap bölümünün ardından sona erdi. Programın sonunda Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hamza Al tarafından teşekkür hediyesi takdim edildi.
 

Paylaş
Oluşturulma Tarihi12 Kasım 2025