Güven duygusunun en temel taşı babalık rolü…
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Baba-Oğul Aynı Kampta” programının konuğu oldu. “Aile ve Nitelikli İletişim” başlığında söyleşen Tarhan, aile içi iletişimin kültür aktarımındaki belirleyici rolünü vurgulayarak internet ve teknolojinin aile yapısını tehdit eden yönlerine dikkat çekti. Çocukların kendi çağlarına uygun şekilde yetiştirilmesi gerektiğinin altını çizen Tarhan, sevgi ve disiplin dengesinin sağlıklı gelişim için şart olduğunu ifade etti. Özellikle babalık rolünün güven duygusunun temel taşı olduğunu ve çocuğa verilebilecek en değerli hediyenin nitelikli zaman olduğunu hatırlatan Tarhan, aşırı korumanın çocuklarda narsistik eğilimleri besleyebileceğini de sözlerine ekledi.

Şehit Halil Kantarcı Marmaracık Gençlik Kampında düzenlenen programa ebeveynlerin ve gençlerin ilgisi yoğun oldu.
İstanbul’un farklı bölgelerinden yaklaşık 120 baba ve oğlunun katıldığı söyleşinin moderatörlüğünü Gazeteci Şaban Özdemir üstlendi.

“Kültür aktarımını yapan son kalemiz aile”
İnteraktif formda gerçekleştirilen söyleşide çocukların içinde bulunduğu çağa göre yetiştirilmesi gerektiğini söyleyen Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Toplumu koruyan hukuki normlar, sosyal normlar değişti. Kültür aktarımını yapan son kalemiz aile. Fakat evin açık kapısı haline gelen internet ve akıllı telefonlar nedeniyle aile de tehlike altında. Kendi kültürümüzü, kendi değerlerimizi çocuklarımıza aktaramazsak 10–20 sene sonra popüler kültürün kurbanı oluruz. Hollywood kültürünün, eğlence endüstrisinin kurbanı oluruz. Çocuklarımız bizim çocuğumuz değil sadece onlar yaşadıkları zamanın çocuğu. Hazreti Ali’nin çok güzel bir sözü var, ‘Çocuklarınızı bulunduğunuz çağa göre değil, onların yaşayacağı çağa göre büyütün.’ diyor. Biz ise çoğu zaman, ‘Bizim zamanımızda böyleydi.’ diye çocuk yetiştirmeye çalışıyoruz. Halbuki çocuklarımızı yaşadığımız çağa göre değil onların yaşayacağı çağa göre yetiştirmeliyiz. Bu bakış açısı çok önemlidir. Çünkü gençleri ve çocukları anlayabilmek için önce kendi bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor.” diyerek sözlerine başladı.

“Evde en çok tartışma ve gerilime yol açan konu kıyastır”
Çocuklar arasında kıyas yapılmaması gerektiğini belirten Tarhan; “Bizim kültürümüzde vardır. Yeni bir çocuk doğduğu zaman ‘Pabucun dama atıldı, bak kardeş geldi.’ denir. Dakika bir, gol bir. Ne oluyor? Kıyas başlıyor. Kıyas başladığında ne oluyor? Kardeşler arasında rekabet başlıyor. Evde en çok tartışma ve gerilime yol açan konu kıyastır. Bir de aile içerisinde dikey koalisyonlar oluşur. Anne bir çocuğunu baba bir çocuğunu tutar. Dikey koalisyonlar ortaya çıkar. Bir taraf kendi çocuğunu destekler diğer taraf diğer çocuğunu. Aile şirketlerinde de durum böyledir. Bizde uzun süre ayakta kalan aile şirketleri pek yoktur. Amca bir grubu tutar baba başka bir grubu tutar bir yeğen farklı bir grubu destekler. Böylece dikey koalisyonlar ve kutuplaşmalar oluşur. Kutuplaşma olan yerde zaman ve enerji çalışmaya değil birbirini yenmeye, ego savaşlarına ve kişilik çatışmalarına harcanır. Halbuki bir kurumda ilerleme sağlanması için herkesin, ailenin veya şirketin iyiliği için ne yapılması gerektiğine odaklanması gerekir.” ifadelerini kullandı.

Anneciğim, babacığım kelimeleriyle çocuklarınızı sevmeyin!
Çocuklarda özerklik duygusunun önemine vurgu yapan Tarhan; “Baba-oğul ilişkisi gibi özellikle annelik rolü, babalık rolü, iş insanı rolü ve eş rolü… Her rolü doğru şekilde yaşamak gerekiyor. Yani rol paylaşımı bu açıdan çok önemli. Çocuklar açısından ise yaş gruplarına göre farklılık gösterir. Mesela 4-12 yaş arası ayrı, 12-18 yaş arası ayrı… Çocukların davranışları yaşa göre değişir. 4-12 yaş arasındaki çocuk için baba, çocuğun kahramanıdır. Her sözü çocuğun dünyasında kutsaldır. Bu müthiş bir fırsattır. Böyle durumlarda baba, iyi bir rol model olabiliyorsa ve güven ilişkisi kurabiliyorsa, çocuğa büyük bir insan gibi davranıp ondan büyük insan davranışı beklemiyorsa bu çok değerlidir. Biz genellikle çocuğa ‘babacığım’ diyoruz ama çocuğu ‘babacığım’ diyerek sevmememiz gerek. Çocuk bizim uzvumuz, kolumuz ya da bacağımız değildir. Kız çocuğuna da ‘anneciğim’ diyerek seviyoruz. Belki ilk 2-3 yaşta bu kabul edilebilir ama ondan sonra çocuğu ayrı bir birey olarak görmek gerekiyor. Bunu yapmazsak üstenci bir bakış açısı oluşuyor, aşırı şefkat suistimal ediliyor. Çocuğa sürekli, ‘babacığım, anneciğim, teyzeciğim’ diyerek sevgi gösterirsek, çocuk kendini olgunlaşmamış görüyor. Özerklik ve bağımsız düşünce duygusu gelişmiyor. Oysa bu çağda özerklik ve bağımsızlık çok önemlidir. Yani çocuğumuza kendi gemisinin kaptanı olmayı öğretmeliyiz. Annelik ve babalık demek çocuğu sadece mutlu etmek değildir çocuğa hayatı öğretmek gerekir.” şeklinde konuştu.
“İçinde sevgi olan disiplin şart”
Sevgi ve disiplin dengesinin önemine dikkat çeken Tarhan; “Bir anne-baba çocuğunu evin küçük kralı gibi yetiştirebilir. Küçük yaşta bu iyi olabilir ama 10 yaşından sonra çocuk emir vermeye, hükmetmeye başlar ve ondan sonra da hiç kimse ona hayır diyemez. Küçük yaşta istekleri oyuncak araba ile sınırlıyken büyüyünce büyük araba ister. Vermediğinizde meyve ağacını silkeler gibi anne ve babayı sallar. Evde şiddetli bir sevgi yok ama disiplinsiz ve kuralsız bir şekilde yetiştirilmiş çocuklar vardır. Bu çocukların çoğu böyle yetişir. Sevgisiz değil ama disiplin ve kuralsızlıkla büyütülmüş. Evde kuralların ve otoritenin olması gerekiyor. İçinde sevgi olan disiplin şarttır. Böyle bir ortamda çocuk sadece haklar üzerinde değil sorumluluklar üzerinde de bir hayat öğrenir. Örneğin, çocuk anneden ya da babadan bir şey ister. Siz de ‘aa tamam, çocuğum yapacağım ama önce ödevini bitir.’ dersiniz. Çocuk ödevini bitirir ve siz sözünüzde durursunuz. Bu şekilde çocuk hem sorumluluğu hem de haklarını öğrenir. Her yaşın çocuk açısından bir olgunluğu vardır.” dedi.

“Bir babanın çocuğuna verebileceği en güzel hediye nitelikli zamandır”
Kaliteli vakit geçirmenin büyük bir armağan olduğunu söyleyen Tarhan; “Bir babanın çocuğuna verebileceği en güzel hediye nitelikli zamandır. Bu en değerli hediyedir, oyuncak almak veya pahalı bir şeyler almak değil. Zaman ayırıp çocukla kaliteli bir vakit geçirmek en büyük armağandır. Bu çocuğun yaşına göre değişir. Bazen oyun olur, bazen sohbet olur. Örneğin 6-7 yaşlarından itibaren çocuk somut ve soyut düşünmeye başlar. Bu noktada çocuğun fikrini almak, ‘Bu konuda ne düşünüyorsun?’ diye sormak ve birlikte araştırmak çok önemlidir. Böylece güven ilişkisi kurulmuş olur. Bir çocuğun babasına güvenmesi çok önemlidir.” ifadelerini kullandı.
“Adalet ailede başlar”
Kardeş rekabetinin doğal olduğuna vurgu yapan Tarhan; “Bu rekabet kayıkçı kavgasına benzer. Kavga ederler bir saat sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi devam ederler. Çoğu zaman durum böyledir. Bu nedenle, aralarındaki gerilim, ‘Senin oyuncağın benim oyuncağım.’ gibi küçük çatışmalar olacaktır. Arada sıkıntılar yaşanabilir ama anne-babanın karışmaması gerekir. Çocuklara, ‘Yeterli olgunluğunuz var, probleminizi aranızda çözün.’ fırsatı verilmeli. Tabii şiddet olmadan çözmeye çalışmalılar. Çözemezlerse o zaman birlikte çözüm aranabilir. Böylece çocuklara yatay ilişki deneyimi kazandırılmış olur. Yoksa bazı çocuklar örneğin abisini kızdırır ve abisi bağırınca, hemen anneye gelir ‘Anne bana bağırdı.’ der. Anne çocuğu haşlarsa, çocuk hiçbir şey öğrenemez. Büyük çocuk ezilir, küçük çocuk şımartılır. Böyle durumlarda anne veya baba kök neden analizi yapmalıdır. Ayrıca büyüklere de ‘Sen büyüksün, idare et.’ denir. Küçükler ise tersine şımartılır. Bunun nedeni evde sevgi ve adalet eksikliğidir. Adalet, mahkeme duvarlarında değil ailede başlar.” şeklinde konuştu.
“Aşırı koruma ve kollama, çocuğa yapılan en büyük kötülük…”
Çocuklara her yaşın olgunluğunun öğretilmesi gerektiğine dikkat çeken Tarhan; “Bazı ailelerde aşırı koruma ve kollama vardır. Aşırı koruma ve kollama çocuğa yapılan en büyük kötülüktür. Çocuğa her yaşın sorumluluğunu öğretmek gerekir. Her yaşın sorumluluğunu öğrenmemiş bir çocuk hep almaya odaklanır. Herkes ona borçluymuş gibi yaşar, herkes ona hizmet etmek zorundaymış gibi hisseder. Böyle davranılırsa narsistik bir kişilik ortaya çıkar. Narsistik kişilik, egosunu dünyanın merkezinde görür ve bu kişi hayatta mutlu olamaz, hep almak ister. Hayatın gerçekleri verici değildir, anne-baba gibi değil. Bu nedenle çoğu zaman böyle çocuklar uyuşturucuya yönelebilir. Evde dövülerek ya da aşırı sevgiyle büyütülen çocuklar normal sevgiden tatmin olmaz, herkesten ilgi bekler. Bulamayınca da güven ilişkisi kuramadıkları için maddeye bağlanabilirler. Bu yüzden çocukların kendi kendini yönetebilmesi için her yaşın olgunluğunu öğretmek gerekir. Üç yaşındaki çocuğun olgunluğu farklıdır, altı yaşındaki farklıdır, on yaşındaki farklıdır. Babaya yardım etmek, araba kullanmayı öğrenmek, birlikte yüzmek veya bisiklet sürmeyi öğrenmek çok değerlidir. Bu becerileri birlikte öğrendiğinizde, baba çocuğun hayatında en önemli öğretmen olur. Birlikte geçirilen zaman, anı biriktirmek, çocuk için çok değerlidir.” dedi.
“Çocuğun hayata karşı en büyük dayanağı babalık rolüdür”
Çocuklarla arkadaşça iletişim kurmanın önemine değinen Tarhan; “Çocuğun kendini anne ve babasının dünyasında değerli hissetmesi çok önemlidir. Eğer çocuk eve korkarak geliyorsa bu tehlikelidir. Evde çocukla ilişki mesafeli olmamalıdır. Onunla güreşilir, oynanır, spor yapılır, diz dize oturulur. Kibar olunmalı, kibir olmamalı. Arkadaş gibi ama saygılı bir şekilde yaklaşılmalı. Arkadaş gibi şımartmak değil arkadaşça iyi iletişim kurmak önemlidir. Gelecek planları yapılabilir, çocuk soru sorduğunda korkulmamalıdır. Sorsun, cevap verirseniz sormaya devam eder, cevap vermezseniz vazgeçer. Ona soru sorma fırsatı verin. Hata yapmasına izin verin. Hepimiz hata yapıyoruz, ben de yaptım. Önemli olan hatadan ne öğrendiğimizdir. Bu çocuk için bir öğrenme fırsatıdır. Ev huzurlu bir ortam olmalıdır. İdeal bir baba evi huzurlu hale getirebiliyorsa, çocuklar eve gelirken seve seve geliyorsa, o evde başarı sağlanmıştır. Evi güvenli bir alan haline getirmek gerekir. Çocuklara ön yargılı yaklaşılmamalıdır. Çocukların en iyi rol modeli, güven ilişkisi kuran ebeveynlerdir. Sevgi genellikle anneden alınır, güven ise babadan gelir. Çocuğun hayata karşı en büyük dayanağı babalık rolüdür.” diyerek sözlerini sonlandırdı.

