Akran zorbalığının çözümü akran nezaketinde!
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, TGRT Haberin canlı yayın konuğu oldu. Tarhan, “Akran Zorbalığı” konusuna ilişkin dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Akran zorbalığına karşı çözümün akran nezaketini öğretmek olduğunu vurgulayan Tarhan, nezaketin içinde empatinin var olduğunu söyledi. Gençlerin kendilerini ifade etme biçimi olarak şiddete yöneldiklerini belirten Tarhan, her şiddet olayının bir mesaj taşıdığını kaydetti. Bunun çözümünün ise anne babanın, rehber öğretmenlerin ve okul yönetiminin elinde olduğunu söyledi.
“Zorbalığı doğru tanımlamak gerekiyor”
TGRT Haber canlı yayında son dönemlerde artan akran zorbalığı konusunu ele alan Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan öncelikle zorbalığın doğru tanımlanması gerektiğinin altını çizdi. Tarhan, “Ergenler arasında balıkçı kavgaları vardır. Kavga ederler bir gün sonra barışırlar. Bir saat sonra bir şey olmamış gibi davranırlar. Bunları zorbalık olarak kabul etmemek gerekiyor. Zorbalık kasıtlı olacak yani bilinçli olacak, tekrarlayıcı olacak ve güç dengesizliği olacak. Zorbayla mağdur arasında bunlar varsa zorbalık olarak tanımlanıyor. Her ses tonu yükselmesini zorbalık diye tanımlamak bizi yanlış algılamaya götürür. Özellikle bu planlı, tasarlanmış, sistematik bir şekilde olursa zorbalık olarak kabul ediliyor. Mesela zorbalıkta sadece fiziksel zorbalık yok. Sözel zorbalık da var. Alay etme, lakap takma, hakaret etme, tehdit etme sözlü saldırılardır. İlişkisel zorbalıklar da vardır. Mesela dedikodu, dışlama, gruba almama, kasıtlı olarak yalnız bırakma… bunlar da ilişkisel zorbalıklara örnektir.” diyerek sözlerine başladı.
“Akran zorbalığına karşı çözüm akran nezaketini öğretmektir”
Ergenlik döneminde gençlerin kimliklerini aradığını söyleyen Tarhan; “Ergenlik çağı bir çeteleşme yaşıdır. Anneye, babaya, her şeye itiraz eder. Kendi kimliğini arayıp bulmak ister. ‘Ben kimim? Nereye yönelmeliyim? Niçin?’ sorularını sorar. Bunu yaparken sosyal kimlik, bireysel kimlik, dini kimlik, milli kimlik yani bütün o kimlikleri öğrenir. Kendi kimliğini arayıp bulur. Çocuklar bu yaşta protest de olurlar. Yani protest olmak onların bireyselleşmenin bir aracıdır. Anneye, babaya karşı olma eğilimleri var. Daha önceki nesillerde de aynı hormonal canlanma vardı. Protest olma duyguları vardı ama toplumdaki genel ruh hali iyiydi, insanlar arasındaki merhamet, şefkat duygusu fazlaydı. Şu anda yeni kuşaklara bu duygular öğretilmiyor. Öğrenmiyor bu çocuklar. Bu nedenle akran zorbalığına karşı çözüm akran nezaketini öğretmektir. Negatifle mücadelenin en güzel yöntemi pozitif arttırmaktır. Karanlıkla mücadelenin en güzel yöntemi ise bir mum yakmaktır.” ifadelerini kullandı.
Küçük bir Amerika olduk…
Sosyal değerlerin hızla yıprandığına dikkat çeken Tarhan; “Dünyadaki ülkeler içerisinde aile ve sosyal değerlerin en hızlı yıprandığı ülke Türkiye şu anda. Yani kültür aktarımını daha önce aile yapıyordu. Şimdi medya yapıyor. Aileler şu anda çocuklarını başarı odaklı kapitalist bir rol modelle yetiştiriyor. Küçük bir Amerika olduk biz. Avrupa’dan daha çok Amerikancıyız. Yeni kuşak protest kuşak olduğu için anne baba otoritesi, sosyal otorite ve başka otoriteleri protest ediyorlar. Bundan hoşlanıyorlar. Fakat merhamet görünce, sıcak ilişki görünce protestolara ihtiyaç hissetmiyorlar düzeliyorlar. Çocuk bağırdığında anne baba da ona bağırıyorsa çocuk protest kimliğine daha çok sarılıyor.” şeklinde konuştu.
“Nezaketin içinde empati vardır”
Nezaketli bir ortamda büyüyen çocukların şiddete başvurmayacağını söyleyen Tarhan; “Çocuklar küçükken iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı ayırt edemiyorlar çünkü ellerinde ölçü yok. Ölçü olmadığı için de hayatı deneme yanılmayla öğreniyor. Ergenliğe girince uç davranışlar yapıyor. Ani çıkışlar yapıyor, tepkiler veriyor. Diğer insanlarının tepkisine göre kendi sınırlarını ve hayatın sınırlarını öğreniyor. Eğer çocuk küçük yaşta kurallı bir ortamda büyüdüyse, ailede nezaket varsa, çocuğa değer veriliyorsa o çocuk ergenlikte fırtınaları yaşar ama kolay atlatır. Yetiştiği aile ortamı kurallı bir ortam değilse, nezaket yoksa, çocuğa değer verilmiyorsa ergenlik dönemi zor geçer. Nezaketin içinde empati vardır. Bir de karşı tarafı incitmeme isteği vardır. Yani karşı tarafı anlamak yetmiyor. Empatiden daha büyüktür nezaket. Karşı tarafı anlıyorsun, haklarını, ihtiyaçlarını dikkate alıyorsun ama onu incitmeden bu problemi çözmeye çalışıyorsun. Böyle bir ortamda büyüyen çocuklar şiddete başvurmaz. Mesela ergenler arasındaki zorbalık oranı küresel istatistikte kurban yüzde 23 civarında zorba ise yüzde 43 civarındadır. Hem zorba hem kurban olanlar da yüzde 13 civarındadır. Bu küresel bir rakam.” dedi.
“Her şiddet olayı bir mesajdır”
Gençlerin kendilerini ifade etme biçimi olarak şiddete yöneldiklerini belirten Tarhan; “Evde şiddet çalışmalarında üç türlü şiddet çalışması yapıyor. Çocuk hangi şiddeti örnek seçiyor diye bakılıyor. Birincisi canlı şiddet yani ailede yaşanan şiddet. İkincisi filmlerdeki şiddet. Üçüncüsü çizgi filmlerdeki şiddet. Bu üçüne bakılıyor. Birinci sırada canlı şiddet var. Evde şiddet varsa, baba anneye şiddet görüyorsa çocuk bundan etkilenir. O da şiddet uygulayarak ‘Benim varlığımın farkına varın.’ der. Çünkü çocuk evde yok sayılmış gibi büyütülür. İletişimsizlik vardır. Çocuk değer verilmediğini anlar, sevilmediğini anlar. Bir şiddet olayına girer. Ondan sonra o çocuğun farkına varırlar. Çocuk da hiç olmazsa kendini dövdürür ve rahatlar. Çocuklar küçük yaştan itibaren anı biriktirirler. Şu anda çocukların çoğu anne ve babasından çok sosyal medyadan ve dizilerden anı biriktiriyorlar. Oralarda da kavga, şiddet, dedikodu, gıybet var. Beyinlerine böyle kaydediliyor. Beyindeki nöral networke bunlar otomatik olarak giriyor. Bir müddet sonra kötülüğü doğal kabul ediyorlar. Şiddeti normalleştiriliyor. Ufak bir stres altında hemen şiddette başvuruyor, bunu kendini ifade biçimi olarak kullanıyor. Belki şiddet niyeti olmuyor ama var olma yöntemi olarak onu seçiyor. Buna karşı anne babanın, rehber öğretmenlerin, okul yönetiminin yapacağı çok şey var. Bu çocuk artık bir mesaj veriyor. ‘Benim varlığımın farkına varın.’ diyor. Her şiddet olayı bir mesajdır. Yani gençleri suçlu sanık sandalyesine oturtmayalım. Bu onların yardıma ihtiyacı olduğunu gösteriyor.” diyerek sözlerini sonlandırdı.