TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

Gönül kapılarımı "KİN" e kapattım...

Hz. Mevlânâ, oğluna şöyle nasihat eder: “Eğer daima cennette olmak istersen, herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma! Düşmanını sevmek, düşmanının da seni sevmesini istersen, kırk gün onun hayrını ve iyiliğini söyle, o düşman senin dostun olur. Çünkü gönülden dile yol olduğu gibi, dilden de gönle yol vardır.”

pdffMusa aleyhisselâmın düşmanı Firavun, İsrailoğullarını helâk etmek için ordusunu hazırlar ve Musa peygamberin düşer peşine. İsrailoğulları Cenab-ı Hakk’ın yardımı ve inayetiyle Kızıldeniz’e kadar gelir. Ancak Kızıldeniz ile Firavun’un ordusu arasında çaresizce kalır İsrailoğulları. Önlerinde sonsuz maviliğiyle Kızıldeniz, arkalarında ise gözünü kin bürüyen Firavun’la ordusu vardır. Bu manzara karşısında Hz. Musa (as) asasını denize vurur ve ordusunu ikiye ayrılan Kızıldeniz’den geçirerek selâmete ulaştırır. Firavun’la askerleri, kin ve düşmanlıklarını yenemeyerek takibe devam ederler. İkiye ayrılan denizden geçebileceklerini zannederler. Kızıldeniz önce kapanmaz, sonrasında birleşmeye başlar. Firavun ve ordusu kinini, hırsını, düşmanlığını da yanına alarak okyanusun derin sularına gömülür. Onların denizde boğulma sahneleri ise Kur’an’da şöyle anlatılır: “Bunun üzerine o, askerleri ile birlikte onların peşine düştü. Deniz onları gömüp boğuverdi.” (Taha-78) Firavun kadar gözümüzü kin bürüyüp kızgın çöllere düşmesek de dünya hayatında bu gibi manzaralarla karşılaşabiliyoruz. Zira savaş ve zulümler buna örnek değil mi?

Garez, ilkin kalbe çöreklenir ardından öç almaya yönelik şiddetli düşmanlık biriktirir tertemiz sinelerde. ‘Kin tutmak’, ‘kin beslemek’ gibi deyimler de düşmanlık duygusunun kalpte yeşerip kök salıverdiğini anlatır. Bu duygu kötülüğe kapı araladığı için İslâm dini, kini onaylamaz ve bu huyun karakter haline gelmesini istemez panzehiri olan bağışlamaya teşvik eder. Ayrıca kin kötü bir duygu olduğu kadar birçok istenmeyen tutumla davranışın da başlıca sebebidir. Kur-an’ı Kerim’e göreyse bu duygunun başlıca kaynağı sapkınlık ile azgınlıktır. Bu duygu küfür ve azgınlıkla olduğu kadar isyan edip itaat etmemekle bağlantılıdır bir anlamda. Allah’a itaat eden, hayatlarını O’nun emirleri, yasakları doğrultusunda düzenleyen mü’minler doğal olarak kin ve benzeri duygulardan korunur ya da uzak durur. İlahî Kelam, iman nuruyla tazelenen sineleri şeytanın oyununa gelmemeleri konusunda da uyarır: “Şeytan, şarap ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak istiyor. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?” (Mâide, 5/98) Başka bir ayet-i kerime de ise cennet ehlinden şöyle bahsedilir: “Göğüslerinden kinden ne varsa hepsini çıkarıp atmışızdır. Altlarından ırmaklar akmaktadır.” (A’raf, 7/43)

İslâm âlimlerine göre, insan yapılan bir kötülüğe karşı koyamayıp, intikam alamayınca öfkeye meyleder, ardından bu duygu kalbe yerleşir. Bu da gizli bir düşmanlığa evrilir, dallanıp budaklanarak kine dönüşür. Kinin beslendiği hastalıklı kaynaklarsa öfke, intikam ve hırstır. Bu sebeple garez, birçok ruhsal ve ahlâkî hastalığın da atar damarıdır. Beslediği duygular ise haset, insanları küçük görüp aşağılama, gıybet, eziyetin her türlüsü, musibet ve felaketlere sevinmektir. Bunlar insanı yüksek ahlâkî meziyetlerinden ve niteliklerinden uzaklaştırır. Peygamber Efendimiz’de (sallallahu aleyhi ve sellem), birçok hadisinde inananların bu duygudan uzak kalmalarını nasihat eder. “Mü’min kin tutmaz” diyen Efendimiz bir başka hadisinde kin tutmamayı da hayırlı insanların özellikleri arasında zikreder. Ashabın insanların en hayırlısının kim olduğu sorusuna cevaben, “Kalpleri mahmum olan herkes.” cevabını veren Âlemlerin Efendisi, kalbi mahmum olanları “muttaki olanlar, kin ve hasetten temiz olanlar” biçiminde tanımlar. Peygamberimiz Hz. Aişe’ye (ra) verdiği bir öğütte de “Allah’a kalbinin kinini gidermesi ve fitne sapıklıklarından koruması.” şeklinde dua etmesini buyurur.

P1150150             Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Kin duygusunun mutluluğa zarar verip sevgiyi azalttığını zamanın ve enerjinin boşa harcanmasına sebep olduğunu düşünüyor. Ona göre bağışlanması mümkün olmayan olaylarda, mağdur edenler pişmanlık duymuyorsa, bu acıyı yaşamanız gerektiğini düşünmek en akıllı yol. Çünkü kişi affetmemenin, unutmamanın neye mal olduğunu hesap etmeli. Aynı olayın tekrar etmemesi için neyi öğrenmek gerektiğini belirleyen insan, sorunu kendisi için kazanıma dönüştürür. İlerlemenin, geçmişle hesaplaşmaktan daha önemli olduğunu düşünür. Başkalarını suçlamadan, beyin enerjisini geçmişle geleceğe dağıtmadan yoluna devam eder, potansiyellerini önemli amaçlara ulaşmak için kullanır.

İslâm dini insanî ilişkilere, kişilik haklarına huzur ve barış ortamına oldukça önem verir. Kavgaya, tartışmaya ve kırgınlıklara sebep olacak davranışlardan kaçınılması noktasında telkinlerde bulunur. Aile ya da sosyal ilişkileri zedeleyen, ahlakî zafiyete sebep olan hastalıklardan kıskançlık, kin besleme, düşmanlık etme gibi olumsuz yıkıcı davranışları yasaklar. Aslında haset ve kin birbiriyle girift duygulardır. Şöyle ki haset; başkalarının sahip olduğu mevki ve makamı yahut karşısındakinin bir vasfını çekemez. Garezde ise; haset duygusuna bağlı bir şekilde başkasına karşı gizli düşmanlık beslenir. Doğru yol elbette başkasının nimetine haset etmek değil, Allah’ın sonsuz hazinesinden istemektir. Zira yüce Yaradan isteyene ve çalışana her türlü nimeti vereceğini vaat eder. İftihâr Tablosu da ümmetine nasihatte bulunur ve der ki: “Hediyeleşiniz; zira hediye kalpteki kin ve nefreti giderir.” Ayrıca Nebiyy-i Ekrem Efendimiz, “Ey Rabbim!.. Kalbime hidayet eyle, dilimi doğru kıl, göğsümdeki hile ve kin duygusunu gider.” diye dua ve niyâzda bulunur. Kin ve haset gibi dinî hayatımızı tahrip eden kötü hasletlerden Allah’a sığınırız. Amin!

YENİ BAHAR

 

Okunma : 10969

 

İlgili

04 Kasım 2019
"Psikiyatrist" içerisinde
25 Şubat 2019
"Psikiyatrist" içerisinde
04 Kasım 2019
"Psikiyatrist" içerisinde

Haberler

Foto Galeri