TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve Seçmen Psikolojisi

İnsan psikolojisinde hâkim olma arzusu hep olmuştur. Kontrolü elinde tutmak isteyen kişi ya da kişiler, ahlaki sınırlar içinde veya dışında kalarak bunu devam ettirmeye çalışırlar. Egemen olma duygusu evrensel bir duygudur. Bu duyguyu adil ve doğru yönetebilmek, tarihte çok az liderde gerçekleşmiştir. İster ailede, ister şirket yönetiminde, Prof. Dr. Nevzat Tarhan (5)isterse ülke yönetiminde olsun bazı psikoloji yasaları biliniyorsa doğru kararlar verilecek, doğru yöntemler uygulanacaktır.

Lider tipi toplum özelliklerini daha fazla gösteren Doğu toplumlarında iyi bir lider büyük başarılara götürürken, kötü lider bütün birikimi bozabiliyor. İnsanlığın gelişim süresinde Demokratik Liderlik ve Konsey yönetimi liderliğin yerini alıyor.

O nedenle her durumda da aile reisinden okula kadar her alanda etkili liderlik önemlidir. Liderliği sistematize eden çalışmalar çoktur. İyi ve kötü günlerde liderler toplumu bir arada tutabilir veya değiştirebilirler.

Toplum ilişkisini, kaybedeni olmayan bir ilişkiye dönüştürmek iyi bir psikolojisi bilgisiyle olabilir. Yönetilenlerin de kendilerini tanımaları, yöneticileri çoban gibi görmemeleri burada önemli. Liderle iş ortaklığı içinde oldukları bilinci varsa seçmende, o grup uzun, devamlı, kalıcı, üretken iş birliğine yönelebilir.

Hayat bir seçimdir. Hayat yolunda ilerleyen insanlar sık sık seçimlere maruz kalabilmektedir. Cumhurbaşkanlığı seçimleri de bunlardan bir tanesi. Önemli olan kişinin en doğrusunu seçebilmesidir. Doğru seçim için ise kişinin amacını biliyor olması gerekir.

Eğer amaç adaletse ki o olmalı bu çağın yöntemi demokrasidir. Önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek cumhurbaşkanlığı seçiminde de demokratik bir şekilde vatandaşlarımız sandığa gidecek. Adaylar arasından kişi demokratik hakkını kullanarak Cumhurbaşkanını seçecek.

Cumhurbaşkanı adalete yüksek değer olarak görmeli…

Bir Cumhurbaşkanı; güven veren, motivasyonu ve gayreti yüksek, sözünde duran, kendisine oy verenlerin hakları için riske giren, güç odakları ile pazarlık yaparak toplumun ortak yararını tehlikeye atmayacak yapıda ve gizli gündemi olmayan bir kişilikte olması gerekir kesinlikle.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde seçmen adayın adil olup olmadığını göz önünde bulundurmalı. En adil olanını seçmeli. Aksi halde adalet olmayan yerde güven ve barış da olmuyor. Çünkü toplumda huzurun üç saç ayağı adalet, güven ve barış…

Öyle ki anne-baba dahi evlerinde çocuklarına adil davranmadığında kavga çıkıyor. Buna zaman zaman hepimiz şahit olabiliyoruz. Kardeşler bir birlerine düşüyor. Bu somut örnekte de görüldüğü gibi huzur ve barış ancak adaletin olduğu yerde yeşeriyor. Seçilecek Cumhurbaşkanının en büyük özelliği adaleti yüksek değer olarak kabul ediyor olması gerekir. Hakkaniyet doktrini dediğimiz, hakkaniyetli davranmayı yaşam ilkesi olarak benimsemeli. Sadece benimsemiş olması yetmez öz geçmişiyle de bunu ortaya koyuyor olması gerekir.

Bir kişi adil davranmayıp, benim adamım senin adamın, benim siyasi görüşüm senin siyasi görüşün, benim grubum senin grubun şeklinde insanları kategorize ederek iyi ve kötü ayrımı yapıyorsa o kişinin adil olduğundan bahsedebilmemiz mümkün değil. O nedenle insanları kategorize etmeden kendi gibi düşünsün ve ya düşünmesin kişileri farklı dünya görüşünde ötürü yargılamayan kişiler adil olmayı başarabilir. Cumhurbaşkanı olacak kişinin en büyük özelliği gerek gücünü gerek imzasını gerek ise iktidarını ve sahip olduğu tüm yetkileri adaletli kullanıp kullanmadığı olmalı.

Yüzde yüz adalet mümkün olmayabilir. Ancak psikolojide mükemmellik tanımı vardır. Her şeyi mükemmel yapmak değil. Yüzde yüz adil olamayabilir kişi.  Kişinin elindeki imkânları adalete uygun şekilde kullanıp kullanamadığı değerlendirilmeli. Ve toplumda bu yönde kanaat oluşabilmeli. Yoksa aday lider topluma güven veremez. Ancak adalet güven uyandırır toplumda.

Adaletin güveni, güvenin de barışı getirdiğini belirttim. Güven denilince öz güven, sosyal güven ve hukuki güven olarak sınıflamakta fayda var. Çünkü bu üç başlık kendi içinde sorunsuz olunca genel anlamda bir güvenden bahsedebiliriz.

Bir ülkede güç şahıslarda değil kurallarda olması gerekir. Onun içindir ki demokrasi kültürünün 4 davranış kalıbı vardır. Eleştirilebilirlik, Özgürlükçülük, Çoğulculuk ve Katılımcılık… Bu kalıplar demokrasi kültürü için çok önemli. Cumhurbaşkanı bu ilkeleri benimsemiş olmalı kesinlikle.

Cumhurbaşkanı danışarak hareket eden bir lider olabilmeyi başarmalı. Danışıyor ve kurallara saygı gösteriyorsa toplumun da güvenini kazanıyor olacaktır. Bugün bize topluma güven veren bir lider lazım.

KAPAK_1Demokrasilerde seçim sigorta sistemi gibidir…

Bir bina düşünün. Yüksek voltaj geldiğinde elektrik saatlerinde voltajı dengeleyen otomatlar devreye girer ve olası kazayı engeller. Demokrasilerde de seçim aynı işlevi görür. Seçimler demokrasinin sigorta sistemidir. Toplumda gerilim olduğunda halk seçime gider ve kararını sandıkta gösterir. Kendini ifade eder, ben de varım der… O nedenle mümkünse demokratik sistemlerde her sene seçim yapılmalı. Seçimlerin toplumda vatandaşın kendini ifade etmesini, söz konusu yanlışlığın düzeltilmesinde çare olarak görülmesi toplumu rahatlatıyor. Bu durum rahatlatan bir şey aslında geren değil. O dönemlerde gürültü, bilgi kirliliği biraz fazla olsa da tatlı bir heyecan oluyor bu süreçte. Kafa karışıklıkları yaşansa da toplumun sevmediğine haddini bildirme sevdiğini ise desteklemeyle ilgili somut adımların atıldığı dönem olması açısından önemli seçimler. Seçimler olmazsa toplumda duygu bastırılması ve öfke birikimi olur. Biriken öfke ise ilerleyen süreçte farklı şekillerde patlamaya neden olabilir.  O nedenle seçimler gerilimi artırmaz tam aksi duygu boşalımını sağlar.

Doğu toplumu baştakini dürüst görmek ister

Doğu toplumlarının bir özelliği vardır. Kendisi yalancı da olsa kendisini yönetenleri dürüst görmek ister. Bu faydalanılması gereken bir özelliktir. Açık ve dürüst politika üreten siyasetçi, birden halkın sevgilisi olur. Eğer model olmaya devam ederse, bizim gibi lider tipi toplumlarda toplumsal düzelme daha da hızlanacaktır.

Yalan üzerine dönen politika, toplumda güven duygusunu zayıflatacaktır. İnsanları birbirine bağlayan en önemli bağ güvenin zayıflaması, toplumsal barış ve mutluluğun zayıflaması sonucunu doğurur.

Muhalefet ötekileştirmeden muhalefet yapılabilmeli…

Seçim sürecinde muhalefetin tutumları da çok önemli. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ülkenin geleceği adına önemli herkesin malumu. İktidar da muhalefet de bu süreçte sağduyulu davranabilmeli. Taraf, karşı taraf, düşman, öteki gibi sınıflandırmalardan uzak durabilmeli. Serbest seçim ortamında bu süreci tamamlayabilmeli. İktidar ve muhalefet farklı dünya görüşüne sahip olabilir bu olağan, anca bu tarafların kavga, şiddet, hakarete varan söylemlere dönüşmesini gerektirmemeli. Muhalefet yapıcı olmalı.

Taraflar seçenekler üretebilmeli. İyi seçenek üreten başarır. İbn-i Haldun’un sosyolojide ortaya attığı bir teori vardır, sinüzoidal. Medeniyetlerin aynı insan gibi doğma, büyüme, gelişme ve bitişleri vardır. Periyodik olarak doğar, büyür ve ölür. Siyasette de böyle. Her siyasi akımın başladığı, başarılı olduğu, yıprandığı ve yok olduğu dönemleri vardır. Siyaset pazarında doğru alternatif fikirler ortaya çıkarılabilmeli. Eğer muhalefet karşı tarafın yıprandığı, yıkıldığı konularda kendi doğru tezi ve projesiyle ortaya çıkarsa insanlardaki ilgi ve rağbeti kendine çekecektir. Sempatiyi ve güveni kendine döndürecektir. Siyasette bu dönüşümler olduğu sürece siyasi başarılar bir kişide kalmaktan öte alternatiflere geçebilecektir.

Türkiye’nin demokrasi tarihinde askeri müdahaleler ve darbeler siyasi başarısızlığın kendi kendine sönmesine fırsat vermedi maalesef. Ülkemizde eğer 27 Mayıs askeri darbe olmasaydı Demokrat Parti hareketi kendiliğinde sönecekti belki. Ve sağlıklı muhalefetle dengesi içinde başarılar ortaya çıkacaktı. Ancak askeri müdahaleler o dönemde meclisin olgunlaşmasına engel olmuştur. Bir çocuk düşünün. Ailede çocuğu sürekli döverseniz yetenekleri gelişmez. Toplum da aynı şekilde darbelerle dövüldü. Siyasetin gelişmesi engellendi, fırsat verilmedi. Bir ülkede 4-5 kere kapanan meclis varsa ülkede o meclisin olgunlaşmasını beklemek ne derece gerçekti. Milli iradenin ve hukukun üstünlüğünü yüceltmeyen, onu yüksek değer olarak kabul etmeyen toplumlarda sağlıklı işleyişten bahsetmek mümkün değil.

Sandığa korku ile gidiyoruz…

Muhalefet serbest rekabet içinde doğru alternatifler üretirse iktidar adayı olur ancak. Muhalefet bunu göz önünde bulundurmalı. Etik de olmalı. Eğer yolunda gitmeyen bir şeyler varsa bu topluma iyi bir şekilde anlatılabilmeli. Güven verici seçenek oluşturmalı muhalefet. Toplum bir müddet sonra ehveni şerle oy vermez. Ama bugüne kadar bizim toplumumuz sandığa hep korku ile gitti. Güven odaklı değil korku odaklı bir toplumuz. Oy verirken şu partiye oy vermezsem başıma bunlar gelir diye düşünür hep.

Ülkemizde muhafazakâr iktidarların seçilmesinin en büyük nedeni darbe korkusu mesela. 27 Mayıs korkusuyla hatalarına rağmen toplum oy vermeyi tercih edebiliyor. Muhalefetin de kendince korkusu var. Onlarınki yaşam korkusu. Yaşam tarzımıza müdahale olacak kaygısıyla hatası olsa kişilere oy verebiliyor. Bu Türkiye’nin yararına olan bir durum değil. Maalesef korkularla oy veriyoruz. Türkiye nasıl dünya lideri olur, bölgesinde daha güçlü hale nasıl gelir, başarılı, huzurlu nasıl oluruz bunu düşünerek değil de korku odaklı oy veriyoruz ülkemizde.

Bunu aşmak mümkün mü?

Evet!

Aşmanın yolu demokrasinin toplumda içselleştirilmesi. Ortadoğu coğrafyanın da adaletli demokrasiye ihtiyacı var.

Milliyetçilik ırk, din temelli değil coğrafya temelli olmalı…

Milliyetçiliğimiz de ırk temelli değil coğrafya temelli milliyetçilik olmalı. Cumhurbaşkanının da böyle düşünüyor olması gerekir. Kendini, ırkını üstün gören bir Cumhurbaşkanı başarılı olamaz bugün. Osmanlı, coğrafya temelli bir milliyetçilik politikası güttü. Kendi coğrafyasında olan herkesi eşit vatandaş olarak gördü. ABD’de bugün böyle yapıyor. Ülkemizin coğrafya temelli milliyetçiliği yapacak anayasaya ihtiyacı var kesinlikle. Bu ülkede yaşayan herkes bu Anayasa benim Anayasam diyebilmeli. Cumhurbaşkanı adayı da içinde adalet olan, herkesin kendini ifade edebileceği, toplumsal sözleşme haline gelmiş anayasa sözünü ilk hedef olarak kendine seçebilmeli.

Ötekileştiren ve kategorize eden yaklaşımlar toplumu ayrıştırıyor, zarar veriyor. İnsanları ötekileştiren değil insanları olduğu gibi kabul eden bir sistem oluşturabildiğinde aidiyet duygusu da artıyor. Kürk, Ermeni… vs. ayrımı bugün akla da bilime de aykırı. Bu Hitler döneminin anlayışı.

Gerçek Liderin Özellikleri

Anlayan, dinleyen, sorunları tartışabilen, her türlü düşünceye açık, destekleyen, yardımcı olan, arka çıkan lider azdır. Sizi hatırlayan değer veren lider gerçek liderdir. Liderlik taslamayan, işbirliğine açık, her şeye karışmayan işleri delege edebilen, çalışanlara güvenebilen, açık, dürüst iletişim kurabilen liderleri bulmalıyız. İnsanların iyi yönlerini bulup onunla ilgilenen liderin yanında kişi kendisini rahat hisseder. İyi lider iletişimi geliştirir, verimi arttırır, iyi kararlar aldırır, sorunlara daha doğru çözümler üretir.

Cumhurbaşkanını seçerken, adil davranacağına inandığımız, yanında kendimizi güvende hissedeceğimiz lideri seçmeliyiz. Onun için her seçmenin aşağıdaki testi kendisine uygulamasında fayda var…

POLİTİK LİDERLİK ÖLÇEĞİ

Hayır    -     Evet

  1. Sık fikir değiştirmez.  0   1  2   3   4

  2. Ne yapacağı bellidir, güven uyandırır.          0   1  2   3   4

  3. Kendisine yontmaz, bencil değildir, paylaşmayı sever.        0   1  2   3   4

  4. Başkaları kendisi ile işbirliği etmekten kaçınmaz.     0   1  2 3   4

  5. Önemliyi önemsizi ayırt eder.            0   1  2   3   4

  6. Yapılabilir olanla yapılabilir olmayanı ayırt eder.      0   1  2   3   4

  7. Gerçekçi hedefleri vardır, hayalci değildir.   0   1  2   3   4

  8. Zihin kavrayışı yeterlidir.       0   1  2   3   4

  9. Öğrenme ve kendini geliştirme yeteneği yeterlidir.  0   1  2   3   4

  10. Rakibini dost haline getirmeye çalışır, hırçınlık yapmaz, uzlaşmacıdır.       0   1  2   3   4

  11. Liderlik rolü oynamaz, samimidir.     0   1  2   3   4

  12. Kendini iyi göstermek için zorlamaz.            0   1  2   3   4

  13. Sıkıştığı zaman bile yalan söylemez, güvenilir ve dürüsttür.            0   1  2   3   4

  14. Ülkenin menfaatini partinin menfaatinden önce tutar.         0   1  2   3   4

  15. Önce devlet adamıyım sonra siyasetçiyim der.         0   1  2   3   4

  16. Yanında çalışanların duygu ve düşüncelerine önem verir, sinirlenip incitmez.                    0   1  2   3   4

  17. Karar verirken yanında çalışanlara danışma alışkanlığı vardır.         0   1  2   3   4

  18. Ayıran değil birleştiren özelliklere önem verir.         0   1  2   3   4

  19. Çalışkandır, rahatını düşünmez.        0   1  2   3   4

  20. Ahlaki değerlere önem verir, adaletsizlik yapmaz.    0   1  2   3   4


Not: Eğer 20 puan verdiyseniz o liderden kaçınız. 20 – 40 çobanlık yapabilir. 40 puan üstünü verdiyseniz o lidere artık güvenmelisiniz.

KAMUDA SOSYAL POLİTİKA DERGİSİ/SAYI:28

Okunma : 4438

 

Haberler

Foto Galeri